Türkiye bir süre önce büyük bir devlet adamını kaybetti. Anavatan Partisi Eski Genel Başkanı, Başbakan Mesut Yılmaz’ı. 1991 ile 1999 arasında 3 kez başbakanlık yapan, Rize’nin ve ülkenin büyük bir değeri Yılmaz’ı, dualarla sonsuzluğa uğurladık.

Daha 10’lu yaşlardaydım. Trabzon’un o dönem Of’a bağlı şimdiki ilçelerinden Hayrat’ın köylerinde yüzlerce kişi havaya mermi sıkıyor. Bir sevinç hali ama ancak savaşta duyulacak kadar silah atılıyor.

Çocuk aklımla ne oluyor diye soruyorum? Büyüklerin yüzlerinde bir sevinç;

‘Mesut Yılmaz, başbakan oldu’ diyorlar.

Özallı yılların en aktif isimlerinden Ahmet Mesut Yılmaz’a Karadeniz bölgesi işte tam da böyle bir sevgi duyuyordu. Onun ANAP genel başkanı olmasından sonra belde belediyelere kadar ANAP’lı başkanlar seçildi.

Mesut Yılmaz sevgisi Rize ile sınırlı değildi. Trabzon, Gümüşhane, Samsun, Artvin, Giresun, Bayburt. Meydanlarda arı logolu sarı bayraklar ve Mesut Yılmaz fotoğrafları seçim dönemleri dışında da hep asılı kalırdı.

Karadeniz daha önce de başbakan çıkarmıştı ancak Karadenizliliğinin altını kalın harflerle çizen ilk başbakan Mesut Yılmaz oldu.

Her seçimde Rize’deki 1 numara oydu. İsterse İstanbul ve Ankara’dan aday olabilirdi. Asla bunu düşünmedi. Rize’ye ve Rizelilere hep sadık kaldı.

Türkiye’nin ilk atılım yılları rahmetli Özal’la oldu. O yılların Dışişleri, Kültür ve Turizm Bakanlıklarını üstlendi. Özal’ın Yıldırım Akbulut’u işaret ettiği ortamda o halk desteğini alarak ANAP’ın başına geçti.

90’lı yıllarda başbakanlık, başbakan yardımcılığı gibi önemli görevlerin yanında her zaman akılcı bir muhalefet lideri oldu.

Ak Parti ile birlikte ANAP ve merkez sağ dönemi kapandı. Mesut Yılmaz, bu dönemleri sıkıntılarla geçirdi. Yüce Divan’da yargılanan ilk başbakan oldu. Siyasete ara verdi; 2007’de Rize’den bağımsız milletvekili seçildi.

Onun Rize’ye sevgisi, Rizeli’nin ona vefası hiçbir zaman bitmedi. Onu yaralayan ne Yüce Divan ne de Meclis araştırma önergeleriydi.

Oğlu Yavuz’un 2017’deki ölümü onu ve Berna hanımı tüm her şeyden daha çok etkiledi.

Her şeye rağmen dimdik ayakta durdu.

Devlet adamlığı yaptı. Millete hizmet etti. Rize, Trabzon tüm Karadeniz bölgesini hizmette her zaman önde tuttu. Bugün kullandığımız Karadeniz sahil yolu onun hükümette olduğu dönemde başladı, Ak Parti döneminde tamamlandı.

Ve 30 Ekim’de acı haber geldi; eski başbakan, devlet adamı Mesut Yılmaz’ı kaybettik. Cumhurbaşkanımız cenazesine bizzat katılarak, devlete-millete yaptığı hizmetlerden söz etti; taziyelerini iletti.

Rahmetli Yılmaz’ı halk dualarla uğurladı ancak ona vermemiz gereken bir hediyeyi unuttuk. Adını yaşatmamız lazım. Bu bizim vatandaşlık görevimiz, hemşehri sorumluluğumuz.

Yapımı devam eden ve bu yılın sonunda açılacak Rize-Artvin Havalimanı’na, Ahmet Mesut. Yılmaz Havalimanı adını vermek, ona olan son görevimizi tamamlamak demek.

Gazeteci, yazar Fatih Sultan Kar’ın sürekli gündemde tuttuğu bu konuyu Rize kamuoyu, belediyesiyle, milletvekilleri ve üst düzey bürokratlarıyla güçlü bir şekilde sayın Cumhurbaşkanına ulaştırmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda gerekeni yapacaktır.

Trabzon ve Rize medyası da Rize-Artvin Havalimanı’nın Ahmet Mesut Yılmaz Havalimanı olması için üzerine düşeni yapmalıdır.

Rize’nin çok önemli aileleri, dernek-vakıfları ve kanaat önderleri var. Cengiz, Kalkavan, Ekşioğlu, Keçeli, Kıran, Erdoğan, Basa, Mete, Memişoğlu, Albayrak gibi nüfuzlu pek ailesinin Mesut Yılmaz Havalimanı ismi için sayın Cumhurbaşkanı’na ricacı olacağını umuyorum.

İnsanlar yaşarken anılmalıdır. Keşke o hayattayken biz Ahmet Mesut Yılmaz Havalimanı ismini oraya yazabilseydik ve o da bunu görseydi.

Devlete, millete yarım asırdan fazla hizmet eden, Rize’nin, Karadeniz’in evladı, her dönem Rize’den aday olan, Karadeniz aşığı rahmetli Mesut Yılmaz, bunu ve daha fazlasını hak etti diye düşünüyorum.