İsra Suresi 13. Ayet: “ Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” Veya “ Her insanın amelini – kaderini boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde açılmış olarak, önüne konacak, bir kitap çıkarırız.”

Âlemlerin Rabbi Yüce Allah cc. Her olayı sebeplere bağlı kılmıştır. Sebepler, olayları oluşturur. Mucizeler hariç, her olay sebeplerin sonucudur. Tabiat- doğa olayları sunucu; yağmur yağar, kar yağar, soğuk olur, sıcak olur, rüzgâr eser. İnsan kurallara uymaz, ilkeli, bilimsel, dinsel davranmazsa; kaza yapar, zarar görür, ziyan eder. Eğer kurallara uyarsa; trafik kazası olmaz, iş kazası olmaz, depremde pek zarar görmez. Bunun için diyoruz ki; akıllı, mantıklı, makul, sağduyulu, bilimsel, dinsel davranmalı. Her işimizi; özenerek, dikkatle, çok muhkem, sağlam, dayanıklı, bilimsel, dinsel ilkelere uygun yapmalıyız. Teknikten, teknolojiden yararlanmalıyız. Bir iş yaparken, deneyimli uzman ortak aklı kullanmalıyız. Niteliksiz, özelliksiz, beceriksiz, hikmetsiz, özensiz, dikkatsiz insanlara iş yaptırmamalıyız. Eğer bütün bunlara rağmen yine de kaza olur, zarar görürsek; sabretmeliyiz, şükretmeliyiz. İsyan etmemeliyiz. Aşırılık, gerilik, saçmalık asla yapmamalıyız. Her olumsuzluğu Allah yaptı, dememeliyiz. Kendimizi de sorgulamasını yapmalıyız. Kötülük insandandır. İyilik ise, Allah’ın emir ve yasaklarına uymaktandır.

İnsan, sevgisi, saygısı kadar insandır.

İnsan, yararlı bilgisi kadar onurludur.

İnsan, ürettiği kadar; iyilik, hizmet, yardım edendir.

İnsan, paylaştığı kadar saygındır.

İnsan, merhameti, sevgisi, şefkati, müşfikliği kadar erdemlidir.

Olgun insan, yanlışı savunan cahillerden uzak durur.

Doğruyu görmeyen; körlere, hakkı hakikati bildirir.

Kulaklarını gerçeklere tıkayanlara, açmasını söyler.

İnkâr edenlere; doğruyu, gerçeği, hakkı, hakikati, en iyi şekilde anlatır.

Tebliği, pedagojik yöntemlerle en iyi şekilde yapar.

Doğal afetlere, stratejik plânla, en kaliteli, verimli, bilimsel veriler kullanılarak, yapılan dayanıklı binalar; eğer jeolojik, mimari, mühendislik bilgilere uygun şekilde yapılmışsa, en büyük depremlerde, sellerde, rüzgârlarda bile zarar görmemektedir. Daha çok mimari, mühendislik, teknik veriler kullanılırsa, binaların zarar görmediğini gözlemlemekteyiz. 1939 Erzincan depremini video filmlerinden izliyorum. Binalar depreme dayanabilecek şekilde yapılmamış. O zamanda depreme dayanıklı bina yapmak mümkündü. Ama insanlar işin kolayına kaçmaktadır. Olanlardan dersi ibret almamaktadır. Cahilce, vurdumduymaz, ilgisiz, bilgisiz hareket etmektedirler. Kalitesiz, verimsiz bir yaşantısının da, kaliteli bir hayat sürmesi olmamaktadır. İnsan ne yaparsa, nasıl yaşarsa, onun sonuçlarını görür, görmektedir.

Erzincan da büyük ve yıkıcı deprem 27 Aralık 1939 da oldu. Depremin büyüklüğü 7,8’den birazcık büyük oldu. 32,968 kişi öldü. 100 binden fazla kişi yaralandı. Ölümlerin fazla olmasının nedeni; kış koşullarından kaynaklandı. 116,720 bina tamamen yıkıldı. Deprem 50 saniye sürdü. Deprem yerin 20 km. derinliğinde oldu. Deprem, Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde meydana geldi. Deprem ülkemizde olan Kuzey Anadolu fay hattında 1618 de olan deprem ile 2023 yılında Kahramanmaraş merkezli olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki, iki depremle birlikte en büyük depremlerden oldu.

Erzincan’da 13 Mart 1992 günü saat: 19.08’de 6,8 büyüklüğündeki depremde de 653 kişi öldü. 8,057 bina hasar gördü. Erzincan depremi sonrasında, ayakta kalan binaların onarımı için, o günün CHP Hükumeti, konut başına onarım için sekiz tane çivi dağıtmış. O günün gazete manşetleri böyle yazıyor. O zamanın muhalif gazetesi yoktur. Çünkü komünizm, faşizm diktatörlüğü vardır.

Bizdeki depremler yerin 7- 10- 20 km. derinliğinde olmaktadır. Japonya da olan depremler okyanuslarda olmaktadır. Hem Japonya adasına uzak olmakta, hem de 100-200km. Derinlikte olduğu için yıkıcılığı az olmaktadır. Bu depremler orada 38 metrelik tsunami oluşturmaktadır. Onların binaları bizdekilerden daha sağlamdır. Sismik izolatörü olmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi; iki büyük ve tehlikeli fay hattının kavşağında yer almaktadır. Bunun için birkaç yıl arayla, farklı büyüklükte deprem üretmektedir. Kuzey Anadolu fay hattı ile Doğu Anadolu fay hattı, bu bölgenin tümünü olumsuz, yıkıcı etkilemektedir. Bu iki fay hattı, bu bölgede birleşmektedir. İki fay hattı da ülkemizin en tehlikeli fay hattını oluşturmaktadır. Bu bölgede sağlam, dayanıklı konut yapmak yetmez. Fay hattından da uzak durmak, uzak kalmak gerekir. Fay hattı her türlü binayı, yapıyı yıkar. Zira 2023 yılı Kahramanmaraş depreminde gördük ki, büyük yarıklar, çökmekler, kanyonlar oluştu. 300 metre genişliğinde, 30m. Derinliğinde olan çökmelere yapı, bina, köprü, viyadük, yol dayanmaz. Fay hattına; bozuk, kötü, çürük zeminlerden uzak kalmalı. Binalarda bilim, teknik, teknoloji, sağlam malzeme, mimarlık, mühendislik, yer bilimi, ustalık meziyeti, mahareti kullanılmalı. Bu işler özen, dikkat, hassasiyet, bilgi, birikimi ister. Yıkılan binaların tamamına yakınında mimarlık, mühendislik, yer bilimi, stratejik plan, proje, kaliteli malzeme kullanılmadığını; gazete muhabirliği yaptığım 1999 Marmara depreminde gördüm, tanık oldum. Hala çektiğim resimler durmaktadır.

Ana fay hatlarının, yan fay hatları da var. 2023 yılı Kahramanmaraş, Pazarcık 1. Depremi, ana fay hattı ile birlikte, 5 tane de yan fay hattı, seğmendi de yıkımlara neden oldu. Öyle bir enerji çıkma aydınlığı oldu ki, gece karanlığında etrafı aydınlattı. Ülkemizde 100 taneye yakın İlçe, İl tam olarak fay hattı üzerine kurulmuştur. Bunlar depremlerle yıkıcı olmaktadır. Yeni yerleşke kurulduğunda, fay hatlarından uzaklaşmalı.

Sizlere 17 Ağustos 1999 Marmara depremini anlatmaya çalışacağım. Gece 03.02’de olan depremde henüz uyumamıştım. Yataktaydım. Büyük bir gürültüyle, aydınlıkla kalktım. Hem dışarıda büyük gürültü oluyor. Hem evimizin ve binamızın içinde büyük gürültüler oluyordu. Evimde vitrin dolaplar yıkıldı. Aynalar düştü. Kalktığımda, ayna camların üzerinden geçtim. Deprem resmi deyişle, 45’saniye oldu. Büyüklüğü 7,4 olup, derinliği 17 km. oldu. Kentte bazı binalar yıkıldı. Bölgede binalar yıkıldı. Büyük hasarlar oldu. Altyapı kullanılmaz duruma geldi. Deprem sonrası binadan çıktık. İlçemizde dolaşmaya başladık. Deniz, İzmit Körfezinde dalga oluşturmuş. Dalgalarla deniz dibindeki akaryakıt kıyıdaki sahil gezme güzergâhına taşmış ve kirletmişti.

Koalisyon hükumeti vardı. Başbakan Bülent Ecevit idi. Çok yaşlı ve hastaydı. Uyandırmaya kıyamadıklarından, depremden bile haberi yoktu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise zaten halk ile ilgisi, ilişkisi yoktu. Laikliğe aykırı diye dini bayram mesajı bile yayınlamazdı. Üç gün Marmara deprem bölgesine, Ankara Hükumeti gelmedi. Sorsan yollar tıkalı olduğu için gelmedi. Oysa bölgemize onlarca yoldan gelmek mümkündür. Yollarda açıktı. Yerel görevliler halka hizmet vermeye çalışıyordu. Hükumet geldiğinde, Milli Gençlik Vakfı. Türkiye Gençlik Derneği gibi sivil toplum örgütlerinin yardım etmesi engellendi.

Ana depremden sonra 6,5 büyüklüğünde depremler oldu. Biz ailece kendi oluşturduğumuz çadırda kaldık. Yardım almadık. Ama biz aylıklı olduğumuzdan, yardıma ihtiyacımız yoktu. Halk perişandı. Ben İlçenin tek yerel gazetesinde muhabirlik yapıyordum. Her gelen teknik heyetle birlikte olup, haber yapıyordum. Okullar öğretime kapatıldı. İlçemizde futbol sahasında ve Dereköy Güreş Sahasında çadırlar konuldu. Diğer çadırlar halkın kendi oluşturdukları ile olmuştu. İlçe güneyindeki zeytinlik bahçelerinde konulmuştu. Diğer İl ve ilçelerde de evlere, binalara girilmedi. Dışarıda kaldılar. Dışarıda kalmak kolaydı. Havalar sıcaktı. Biz 100 gün çadırda kaldık. Havalar soğuyunca, artçılar azalıp, büyüklüğü azalınca, evlerimize girdik.

Depremden hemen sonrada evlerimize girdik. Girmek zorunda kaldık. Çünkü alanda tuvalet yok, banyo yok, giyim yok, su yok, çamaşırhane yok, ihtiyaçlarımız karşılayacak, hazırlanmış bir hizmet birimi yoktu. Çadırlarımızı evlerimizin, apartmanlarımızın yanına kurduk. Bu bizim için yine tehlikeliydi. Ama uzakta olduğumuzda, zorunlu ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir düzenleme yoktu. Bu durum 2023 Kahramanmaraş merkezli depremde de aynen oldu. Halkımız tuvalet, banyo, çamaşırhane ihtiyacını karşılayacak bir düzen, ortamın hazırlanmadığından, yoksun oldu. 1999 Marmara depreminde telefonlarda çalışmadı. O zaman uydulu görüşmelerde yoktu. Biz PTT denilen devletin iletişim kurumlarına gidip, telefon etmek, telefon beklemek durumunda kaldık.

 Bu durum 2023 Kahramanmaraş merkezli depremde de aynen oldu. İletişim kurulamadı. Bunun başlıca nedeni; “ uydu telefon görüşmeleri, yerleşkelerde kurulan baz istasyonlarının aktarması ile olmaktadır. Yüksek apartman üzerine kurulan baz istasyonları, apartmanların yıkılmasıyla, işlemez duruma geldi. Bu yüksek metal direkler üzerine konulsaydı, daha doğru olurdu. Ama direkler apartmanlardan uzak kurulmalı. Apartmanlar yıkıldığında, direkleri yıkmamalı. Her yapılan iş, işlem, uygulama çok yönlü düşünülmeli. Olmaz, denilenin olabileceği düşünülerek yapılmalı. Her iş, işlem, uygulama, yapı, bina, eser; tam bir mühendislik, mimarlık, jeoloji, kaliteli malzeme ile bilim ve teknik veriler kullanılarak yapılırsa, pek çok zarar görülmez. 2023 yılı Elbistan merkezli depremde, İlçede yapılan 1300’den fazla konutta hiçbir zarar, çatlak, patlak, çizik bile olmadı. Konutlar 2 ay sonra hak sahiplerine verilecekti. Deprem olunca, deprem sonrası verildi. Binalar kontrol edilip verildi. Televizyonlardan izledik. Sıva çatlağı bile yoktur.

Osmaniye, Kadirli İlçesinde 30 bin konut var. Hiçbir tanesi depremin şiddetine rağmen zarar, hasar görmedi. Demek ki, yıkım, enkaz, kötülükler insanın kendindendir. Zaten Allah cc. Ayetinde buyuruyor: “İnsanın gördüğü kötülük kendisinden, iyilik bendendir.” Ama şimdi bir tarikat şeyhini şu anda izliyorum. Ecel Allah’tan deyip, her belayı Allah’a yüklüyor. Oysa tedbir kuldan, takdir Allah’tan! İnsan yaptığının karşılığını görür. Sahteci, sahtekâr, hileci, vurdumduymaz, çıkarcı, haramcı anlayışla yapılan binaların, işlerin sonu böyle olur. Sebep- sonuç ilişkisi!

17 Ağustos 1999 Marmara depreminde hilecilerin, sahtekârların yaptıklarının cezasını insanlar gördü.

66,441 konut- bağımsız konut yıkıldı.

10,901 işyeri yıkıldı.

16 milyon insan olumsuz etkilendi.

285,211 konut hasar aldı.

42,902 işyeri hasar aldı.

İstanbul’da 45 kişi öldü.

Kocaeli, İstanbul, Yalova, Düzce, Bolu, Sakarya 43,953 yaralı oldu. 66,441 ev, 10,901 işyeri yıkıldı.

285,211 ev ve 42,902 işyeri hasar aldı.

Bolu 270 kişi öldü! Bursa 268, Eskişehir 86, İstanbul 981, Kocaeli 9477, Sakarya 3891, Yalova 2504, Zonguldak da 3 kişi öldü.

“1999 Marmara depreminde 48,901 kişi yaralandı. 505 kişi sakat kaldı.”

Ben, 1999 Marmara depreminde gazete muhabirliği yaptığımdan, olayları yerinde izledim. Uzmanlarla görüştüm. Haber yaptım.

Unutmayınız. O zamanın iş bilmez, iş görmez ortak- koalisyon hükumetinin tespitlerini yazıyorum. Resmi rakamları kullanıyorum.

Ölü sayısı: 17,480 kişi oldu. Deprem enkazları 3 ay kaldırılamadı. Yaz sıcağında insanlar deprem enkazı altında kaldı. Kurtarma çalışmasını ülke insanlarımız bilmiyordu. Öyle bir kurumda yapılandırılmamıştı. Sivil Savunma Müdürlükleri vardı. Onlara gidip, sordum. Ne yapıyorsunuz? Dedim. Bizim bir masamız, bir mührümüz var. Başka hiçbir şeyimiz yok, dedi. Böyle söyleyen kişi, 2023 gününde de yine kaymakamlıkta görevdedir.

Türkiye’mizde 1500 yılından beri 7 ve üzeri 24 tane yıkıcı deprem oldu.

10 Eylül 1509 da İstanbul ve çevresini yıkıcı olarak etkileyen deprem oldu. 40 gün sarsıntılar sürdü.7,2 büyüklüğündeki depremde 130 bin kişi öldü.

24 Mayıs 1719 da yine İstanbul ve çevresini etkileyen yıkıcı deprem oldu.

22 Mayıs 1766 da yine İstanbul ve çevresi yıkıldı. 1772 yılında yine yıkıcı deprem oldu.

10 Temmuz 1984 de yine İstanbul ve çevresini ayni fay hattı yıkıcılığa neden oldu.

17 Ağustos 1999 da yine aynı fay hattı faaliyete geçti. Fay hatları sünnetullahtır. Dünyanın yaratılışındandır. Ama önlemleri almak insandadır. Kader ise Allah cc. Tarafından yazılmıştır. Ama insan bunu yapsın diye yazılmamıştır. İnsan bunu yapacak, diye yazılmıştır. İnsanın uğradığı kötülükler, belalar, insanın kendinden kaynaklanmaktadır. Allah cc. İnsana; akıl, fikir, zekâ, düşünme yetisi, öğrenme yetisi, en iyisini yapma becerisi vermiş. Bunu kullananlar bela görmez.

Öyle her derdi, belayı, vakayı Allah’a yüklersek, insana hukuk, adalet gereği verilen cezalar da o zaman hak olmaz, hukuki olmaz. Dar anlayışla din anlayıp, yorumlamamalı.

17 Ağustos 19997 Marmara depreminde hasarlı bina, bağımsız mekân sayısını verelim. Bir de yapılan kalıcı- deprem binalarının sayısını verelim. Bunlar resmi sayılardır:

Yıkılan bina- konut sayısı: 66,441 tanedir.

Yıkılan işyeri sayısı: 10,901 tanedir.

Hasarlı diye yazılan, tespit edilen bina sayısı: 285,211 konuttur.

Yapılan deprem konutu sayısı: 42,902 tanedir.

“Yanı 248,209 bina hasarlıdır. Bu binalarda bugün insanlar oturmaktadır! Bir deprem daha olursa, bu binalar çöker! Daha çok insan ölür ve yaralı olur! Benim yaşadığım İlçenin binalarının üçte ikisi hasarlıdır. Beş bin hasarlı bina – bağımsız konut vardır. İlçemizde sadece 650 tane deprem- kalıcı konut yapıldı. Ağır hasarlı binaları bile mantolama- izolasyon- yalıtım yaptılar. Ya sattılar. Ya da kendileri oturmaktadırlar. Bu binalar, ağır hasarlılar 72- 53 dairedir. Allah cc. Korusun! Bir deprem daha olduğunda, öyle 17,480 kişi ölmez. Sanırım 174 bin kişi ölebilir. İlçemizin, Karamürsel’in kaymakam binası hasarlıydı. Binada bin kişi kadar memur görev yapıyordu. Ancak 2023 Ocak ayında 6 katlı blok bina yıktırıldı. Sorumsuzluk, vurdumduymazlık, önemsemezlik, akılsızlık, zekâsızlık , ; ne dersen de!”

Yarın, 20. 02,2023 günü 2. Sömestri başlayacak. Deprem bölgesinde henüz başlamayacak. Üniversitelerde başlamayacak. Zira öğrenci yurtlarına depremzedeler yerleştirildi. İstanbul’da 93 okul hasarlı olduğu için, 51 bin öğrenci başka okullarda okuyacak. Okulların %76’sı yıkılıp, yeniden yapılacak. Diğerleri güçlendirilecek. Hala hasarlı olmasına rağmen, bu okullarda öğretim yapılıyordu. Böyle binlerce bina vardır. İlçemizde de ağır, orta, az hasarlı binalarda aileler oturuyor. Hasarlı okullar başka amaçlı kullanılıyor. İstanbul’da 1400 kadar okul deprem sonrası yeniden yapıldı. Bir işi doğru dürüst yapmazsan; böyle yapar, yıkar, yapar, yıkarsın!

İstanbul’da şu yıllarda ağır, yıkıcı deprem oldu. 447- 542- 1296- 1509- 1766- 1894-1912- 1935- 1963-1999 da deprem oldu. Kısacası son 2100 yılı içinde 16 ağır deprem oldu. Bunun sekiz tanesi 1453 fetihten sonra oldu.

Allah cc. Bazı konularda bize yeterli bilgi vermemiştir. Yeterli bilgi verilmediği konularda halk olsun, okumuşlar olsun, ileri geri konuşmaktadır.

1-      Sadece dini bilgi alanında okuyanlar, her olayı, vakayı, Allah’a yüklüyorlar. Allah yaptı, etti, yıktı, can aldı, diyorlar. Cebrail oranın ipini çekti. Deprem oldu. Kaderleri öyleydi, diyor.

2-      Dini bilgisi olmayanlar, bilim adına açıklama yapıyor. Ben kadere inanmam. Bu kader değildir. Doğa olayıdır, diyor.

Oysa tabiat- doğa olaylarının zararı vardır. Ama çok yararı da vardır. Depremin bile zararı olmasına rağmen bir Allah cc. Nimeti, bereketi, rahmetidir. Doğa olayları olmazsa, yaşam olmaz. İnsan düşen görev; aklını, zekâyı, bilimi, tekniği kullanıp, önlem almasıdır. Sağlam, muhkem, dayanıklı, yerinde, bilimin ve dinin verileri ile yapılan binalar yıkılmıyor. Ben onlarca deprem izledim. Bu kanaate vardım. Sahteci, sahtekâr, sakat, hileli, bozuk, çürük hiçbir yapı ayakta kalmıyor. Allah cc. Bize doğru, dürüst, bilgili, mükemmel, önlemli, tedbirli olmayı emrediyor. Ya bizler?

İsra Suresi 13. Ayet: “ Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Her insanın amelini- kaderini boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.”

İnsan, sevgisi kader insandır. Bilgisi kadar onurludur. Ürettiği kadar çalışkandır. Paylaştığı kadar büyüktür. Merhameti kadar saygındır. Dürüstlüğü kadar insandır. Yanlışı savunan cahillerden uzak kalmalı. Doğruyu görmeyen, körden uzak kalmalı. Hakka hakikate kulak tıkayıp, sapkınlığa düşenleri desteklememeli. İyiliği inkâr eden, nankörleri övmemeli.

Hiçbir depremi unutmayalım. Ona göre ahlaklı, ilmi davranalım. 1999 Marmara depreminde;

Yıkılan bağımsız bina- konut sayısı: 66,441 evdir.

Yıkılan işyeri sayısı: 10,901 yerdir.

Hasarlı bina sayısı: 285,211 bağımsız konuttur.

Hasarlı işyeri sayısı: 42,902 tanedir.

Hasarlı olarak kaydedilen binalar, istek üzerine hasarsız kayıt ettirildi. Böyle yapılan bina sayısı da 10 bin tanedir.

Yıkılan ve ağır hasarlı bina sayısı 96,796 konut ve 15,939 işyeridir.

Orta hasarlı bina sayısı 107,315 tanedir. Orta hasarlı 16,316 de işyeri orta hasarlıdır.

Az hasarlı bina sayısı 113,382 tanedir. Az hasarlı işyeri sayısı da 14,667 tanedir.

Depremzedelere dağıtılan prefabrik sayısı 40,786 tanedir. Bunlarda yaşayan ise 147,120 kişidir.

Deprem bölgesine, depremle ilgisi olmayanlar geldi. Yardım aldılar. İstismar ettiler. İzmit’te prefabrikelerde beleşten yaşamaya alışan, o kadar aile vardı ki, depremin üzerinden 5 yıl geçti. Hala kiracı olanlar, prefabrikelerden çıkmak istemedi. Suyunu, elektriğini kestiler. Yine çıkmamak için direndiler. Polisle çatıştılar. Deprem konutları- kalıcı konutlarda 5 yılda bile tamamlanamadı. Karamürsel’de sanırım 650 konut, 2005 yılından sonra teslim edildi.

Marmara depreminde 120 km’lik fay hattı kırıldı. Bu fay hattı her zaman çok aktifidir. Adapazarı’nda 1943- 1957- 1967 de de yıkıcı deprem oldu. Zeminde sıvılaşma olduğundan, binalar daha çok devrildi. Zemin çürük ve suludur. Yumuşak, alüvyon ovasıdır.

1999 Marmara depreminde pek çok bina yapıcıya mahkeme açıldı. Ama sadece Yalova’da Veli Göçer adlı kişi ceza aldı. Birkaç yıl yatıp, çıktı.

Bolu 270, bursa 268, Eskişehir 86, İstanbul 981, Kocaeli 9477, Sakarya 3891, Yalova 2504, Zonguldak 3 kişi öldü. Toplamda 17,480 kişi öldü. Ama enkazlar çürümüş şekilde aylar sonra kaç kişi kaldırılıp, atıldı, bilemiyoruz.

Bu bölgenin 447- 542- 1296- 1509- 1766- 1894- 1912- 1935- 1963- 1999 yıllarında yıkıcı deprem oldu. Ama hala bazı insanlar akıllanmadı.

1999 Marmara depreminde 105 ülkeden maddi yardım gördük. Ama bu yardımlar halka dağıtılmaktan çok; devletin- kamunun memurlarının, işçilerinin, emeklilerinin maaşları- aylıkları ödendi. Böyle yapıldığını Bülent Ecevit Hükumeti defalarca söyledi. Çünkü Bülent Ecevit döneminde her durum, imkân; 1950 yılı öncesi İsmet İnönü dönemine dönüşmüştü.

1999 Marmara bölgesinde hala hasarlı binalarda aileler oturuyor. Bir yıkıcı deprem anında çok daha fazlasının ölebileceğini düşünüyorum. İnsanlar kentsel dönüşüme girmemek için zorluk çıkarıyor. Sonrada evleri kendilerine tabut bile olamıyor! Naylon poşet oluyor. Herkes aklını başına toplamalı. Müteahhitler kanaatkâr değildir. Ama halkımızda kanaatkâr olmuyor. Açgözlülüğün sonu; yıkım ve ölüm oluyor. Allah cc. Akıl, fikir, cömertlik, kanaatkârlık nasip eder, inşallah. İnsan işini, görevini dosdoğru, dürüstçe yaparsa, hiçbir olumsuzluk yaşanmaz. İş, meslek, görev, ödev ve sorumlukları din ve bilim ile yaparsak, hiçbir olumsuzluk olmaz. İslam ahlakı ile bilimi, tekniği, malzemeyi kullanırsak, hiçbir istenmeyen durum oluşmaz.

1999 Marmara depreminden sonra insanlarımız 275 bin ağır, orta, az hasarlı binalarda 24 yıldır oturmaya, kalmaya devam ediyor! Allah cc. Korusun! Bir deprem daha olduğunda, bunların çok büyük çoğunluğu yıkılacak! Bunların içinde okullarda, hastanelerde, camilerde var! bu 275 bin konutun dışında hala deprem yasasına uygun yapılmayan çürük, dayanıksız, yıkılası binalar var! Düşündükçe; olabileceklerin çok ağır olacağını düşünüyorum.

Hasarlı konutların dışında yine ağır hasarlı, orta ve az hasarlı işyerleri var. Bunlarda 24 yıldır yenilenmedi. Bunların sayısı da 31 bin tanedir.

İstanbul’a olan 93 hasarlı okulda, yarın öğretim yapılmayacak. 24 yıldır öğretime açıktı! Burada öğrenim gören 51 öğrenci, başka okullara gidecek.

İstanbul dışında ayrın hasarlı diye Çorlu’da da bazı okullar hasarlı diye öğretime kapatıldı.

Depremlerde sadece müteahhitler- yüklenici- üstenci sorumlu tutuluyor. Oysa bir binanın yapılması ile ilgili kişi ve kurum sayısı çoktur. Yer bilimci, mimarlar, mühendisler, belediye imar işleri, belediye başkanları, ustalar, betoncular, demir döşeyenler gibi pek çok kişi daha kusurludur. Hepsi soruşturulmalıdır.