Yüce Allah’ın hiç yoktan yarattığı varlıkların en akıllısı, zekisi, güzeli, onurlusu, yararlısı, zararlısı insandır.

İnsan denen akıllı varlık; ileri, geri düşünebilen, akıl yürütebilen, doğru ile yanlışı, zararlı ile yararlıyı ayırt edebilen, mantıklı, makul, sağduyulu düşünebilen, düşündüğünü yapabilen harikulade bir şerefli varlıktır. Dosdoğru ve gerçek bilgiye sahip olursa, çok akıllıca davranır. Doğru ve yararlıyı yapamazsa, dünyanın en zararlı varlığı haline gelir!

İnsan ilimle, irfanla, hikmetle, marifetle, yararlı meziyetlerle donatılırsa, olgun ve yararlı insan olur. Bu olmazsa, zararlı, tehlikeli, değersiz yaratık haline gelir. Atalarımız olgun insana; insan-ı kâmil derlerdi.

Yüce Allah cc. Tin suresi 4- 5. Ayette mealen şöyle buyuruyor: “ Biz, insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısı yaptık.”

Yanı İslam değerleri ile ilkeleri ile yaşamazsa, aşağıların aşağısı duruma düşer, diyor.

Fatır suresi 32. Ayette ise Rabbimiz şöyle buyuruyor: “ Bu ayette insanlar kısımlara ayrılıyor. İyi insanların hayırda yarışanlar olduğu, açıklanıyor.

İnsan genel anlamda; bilgili, birikimli, donanımlı, hayırlı, yararlı, iyi, güzel, dürüst, ilkeli, hak yolda olmalıdır. Marifetli olmalıdır.

Marifet genel anlamda; bilmek, bilen anlamındadır. Sezgi, iç deneyim, hissetme, algılama, anlama, kavrama, bilme, sağlam görüş, gerçeği ve doğruyu bilme, algılama, yaşamda doğru deneyim kazanma, anlamlarına gelmektedir.

Müslüman âlim ve arif insan olmalıdır. Tefekkür yanı derin düşünme ve fikir sahibi olmalı.

Feraset sahibi olmalı. Yanı çabuk seziş, algılamak, sezmek, bakmak, içe doğmak gibi anlamlara gelir.

Müslüman basiret sahibi olmalı. Yanı basiret bir iç kuvvettir. İlim, marifet ilmidir, bilgisidir.

Müslüman arif olmalı. Yanı başkalarının bilmediğini bilmeli. Görmediğini görmelidir.

Müslüman aklını, İslam bilgileriyle, bilimin gerçekleri ile kullanmalı. İslam dininden ayrı, bilimin gerçeklerinden uzak kullanırsa; sapıtır, sapkın olur, zararlı yaratık haline gelir. İslam’dan uzak kalan, İslam dininden ve bilimden uzaklaşan kişi; olgun, yararlı, hikmetli, feyizli insan olamaz. İnsan olmak için öncelikle İslam olmalı. İnsan olmak için Müslüman olmalı. Kur’an ve sünnete, ilim ve bilime harfiyen uymalı.

Peygamberimiz Hazreti Muhammed sav. Buyuruyor: “ Allah’ın ipine- Kur’ân’a sımsıkı sarılın. Allah’ın ipi Kur’ân’dır. Allah’ın dinine sımsıkı sarıldığınız sürece, asla yolunuzu şaşırmayacaksınız. Ben size Allah’ın Kur’an’ını ve sünnetimi bıraktım.”

İslam dinine ve bilime bağlı olmayanlar, iyi bir kimlik ve nitelik taşımaz.

Nur suresi 54. Ayette Yüce Allah cc. Mealen şöyle buyuruyor: “ Peygambere sav. Uyarsanız, doğru yolu bulursunuz.”

İnsanın psikolojik, sosyolojik, biyolojik, maddi, manevi varlığı vardır. Bu varlık ancak İslam ve bilim ile iyi şekillenir.

Nisa suresi 171. Ayet: “ Ey Ehl-i Kitap; dininizde aşırı gitmeyin. Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylemeyin.”

Isra suresi 36. Ayet: “ Bilmediğin şeyi söyleme!”

Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Bilmediğin şeyin arkasına düşme!”

Bir Müslümanın en kutsal görevi; Allah’ın sözleri olan Kur’an ve peygamberimizin söz ve eylemleri olan hadis sünnete uymaktır.

Peygamberimizin hadisleri ve sünnetleri, peygamberimiz yaşarken, yazılmıştır. Peygamberimizin oluşturduğu Suffe okulunda 400 kişiden fazla öğrenci vardı. Bunlar dini konularda ve yaşamın gerektirdiği bilgiler konusunda ders alıyorlar.

İslam dinin kaynağı âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır. Kur’ân Yüce Allah’ın ilim, kelam, âlim sıfatının tecellisidir.

İslam dinini örgün, yayın eğitim ve öğretim ile dosdoğru kaynaktan, doğru kişilerden öğrenmeliyiz.

İslam ilimlerinin bazıları şunlardır:

1-      Kur’ân,

2-      Hadis ve sünnet,

3-      Arap dili ve edebiyatı,

4-      Tefsir ve tefsir usulü

5-      Kur’ân mealleri,

6-      Kıraat,

7-      Fıkıh ve fıkıh usulü,

8-      Kelam,

9-       Akait,

10-   İlmihal,

11-   Tasavvuf,

12-   Dinler tarihi,

13-   İslam tarihi,

14-   Siyer- peygamberimizin sav. Hayatı,

15-   Mezhepler tarihi gibi İslam ilimlerini; bilim dalları ile muhakkak ve mutlaka öğrenmeli ve de yaşam tarzı yapmalı. Sadece İslam ilimlerini öğrenmek yeterli gelmez. Cemaatlerin anlatımlarını televizyonlardan canlı izliyorum. Medrese öğrenimi görmüşler. Yeterince bilim öğrenmemişler. Bunların anlattığı İslam dini ile bilgili gençler, İslam dinine yeterince gelmez. Çünkü anlatma, bildirme, açıklama, diksiyon, toplum ihtiyacı konusunda bilgisizler.

16-   Hem dini bilgi hem aklı bilgiye sahip olmalı. İslam dini evrensel bir dindir. Cemaatlerin anlattığı İslam dini, kendilerine uygun bilgilerdir. Kapsayıcı, kuşatıcı, kucaklayıcı, değildir. Bir de her biri anlatımdan sonra hemen yardım edin, infak edin, diyerek, işin suyunu çıkarıyorlar. Bir de onu- bunu, eşyaları pazarlıyorlar. Bu insanı daha da hafifletiyor.

Bir birey, bir insan, bir aile halkı, bir toplum, bir devlet yöneticisi, yöneticiler, memurlar, işçiler, çiftçiler, tarım ve hayvancılık yapanlar, meslek sahipleri, zanaatkârlar, sanatkârlar ve her işi yapan kişiler; doğru, dürüst, hakkıyla, hakkaniyetle, adil ve dosdoğru iş, işlem, muamele, çalışma yaparlarsa, o ülkede pek sorun yaşanmaz. Yapmazlarsa, ülkemizde ve dünyada olduğu gibi perişanlık, felaket, fecaat, vahşet, dehşet, istenmeyen olaylar çoklukta olur!

Kalkınmanın, medeniyetin temeli, öncelikle insan olmaktır. İnsan olmayanlar, İslam olamaz. İslam dinini benimsemesi için, öncelikle insan olma özelliklerine sahip olması gerekir. Anlayışlı, dinleyen, gören, duyan, akıl erdiren, akıl yürüten olmalı. Araştırma, inceleme, irdeleme, gözlemleme, soruşturma, sorgulama yapabilmesi gerekir. Zalimlikten ve anlayışsızlıktan kurtulması gerekir.

Bugün, ülkemizde 1950 yılından beri terör olayları kesintisiz devam ediyor. Yüz binden fazla can kaybımız oldu. Ülkemizin yıllık bütçesinin 10 katı sermaye, maddi kaybımız oldu. Hala ülkemizde daha çok komünist, komünist bölücü terör devam devam etmektedir. Bunda yanlış eğitim- öğretimin etkisi çok büyüktür. Materyalist ve ideolojik eğitim- öğretim; hain, düşman, akılsız insanlar yetiştirmektedir.

1950 yılı öncesi de devlete karşı halk isyanları, ayaklanmaları oluyordu. Bunlarda da maddi, manevi, can kaybımız çok olmaktaydı.

Bir de mimar, mühendislerimiz, belediyeler, hükümetler doğru, bilimsel, gerçekçi, hakkıyla görev yapmadıklarından; sakat, çürük, dayanıksız, kötü malzemelerle, plansız konutlar yapıldı. Son 100 yıl içinde olan 100 depremde binalar, alt yapı, üstyapı çöktü. Çöken konutları devlet yapmaya çalışıyor. Buda devletimize ve milletimize çok büyük maddi yük, pahalılık, enflasyon, sıkıntı yaşatmaktadır.

1923 yılından beri geçen 100 yıl içinde, depremlerde ölen insan sayısı 130 bin insanı geçti. Bina sayısını bilemiyorum. Ama iki örnekle açıklama yapalım.

1-      1999 yılı Marmara depremi, 17 Ağustos 1999 da saat: 03.02’de oldu. 7,4 şiddetinde olan deprem, daha çok Yalova, Sakarya arasını vurdu. Ben depremi Karamürsel’deki kendi evimde uyanıkken yaşadım. 280 bin bina ve işyeri kullanılamaz hale geldi. Yıkık binaların yerine yeni konutlar yapıldı. Ama hasarlı binalarda hala insanlar oturmaktadır. Aradan 25 yıl geçmesine rağmen hala bazı ağır hasarlı binalar yıkılmamış durumdadır. Bu depremde 17 binden fazla insan öldü. 47 bin insan ise yaralandı. kayıp insanlarda vardır.

2-      06 Şubat 2023 günü Kahramanmaraş merkezli olan depremde, 11 İl yıkımdan etkilendi. 850 bin bina- konut ve işyeri yıkıldı. Devlet bunları yapmaya çalışmaktadır. Bu depremde ülkemizi ekonomik olarak ağır şekilde etkiledi. İnsanlar çadırda, konteynerlerde oturuyor. Bazıları yapılan kalıcı konutlara oturmaya başladı. Devlet ilk defa farklı bir konut ödeme şekli ortaya koydu. Buda devletin ekonomisini olumsuz etkiledi. Ödeme ve harcama şekli şöyle yapıldı:

3-      Ölen her kişi için 100 bin lira verildi. ( Bir işçinin asgari aylık ücreti 11,000 liradır)

4-      Depremde yer değişikliği yapan kişilere 100 biner lira verildi.

5-      Kendi evini yapmak isteyenlere, evin yapımında harcanan paranın yarısı olan 750 bin lira karşılıksız, hibe verildi.

6-      Yapılacak kalıcı deprem konutlarının ayrısı devletten, yarısı depremzededen olacak.

7-      Yapılan binaların eşyalarını, evin donanımını devlet yapıyor.

8-      Depremzedelere önce çadır, sonra konteyner temin edildi.

9-      Depremzedelerin yemekleri Kızılay ve diğer sivil toplum örgütlerince karşılanmaktadır. Böyle bir uygulama ilk kez yapıldı. Devlet bu yıkılanların maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu açıkladı.

Başka bir devlet, millet kaybımızda; devlet, millet malını çalma, hırsızlık yapma, görevi doğru yapmamadan kaynaklanmaktadır. Devlet – kamu mallarını çaldılar. Çalmayı önleyemeyen devlette; özelleştirme ile elindeki işletmeleri, kurumları, kuruluşları, malı, mülkü elinden çıkardı. Ne devletimizin kurumları ne de özel sektör, stratejik toplam kalitede, verimde çalıştırılmıyor. Zira kaliteli, güvenilir, dürüst uzman insan bulmak zordur. Olay bundan kaynaklanmaktadır.

Başımıza gelen tüm beşeri- insanı ve doğal afetler, inanların yaptığı kendi kötülüklerinin sonucudur. Dinsel ve bilimsel, teknik ve teknolojik anlamda doğru iş yapılmadığından, felaketler hiç başımızdan eksik olmuyor. Kerpiç – toprak bina, yuvarlak taşları çamur ile örüp, ev yapma, deprem fay hattı üzerine plansız, dayanıksız, kontrolsüz, izinsiz, kötü malzemelerle bina yapma sonucu mutlaka yıkım olacağı akıldan çıkarılmamalı. Çünkü bu yapılar dünyanın her yerinde yıkılmaktadır. Benim üzüldüğüm durum; akılsızca yapılan bu işlerin sonucunu millet olarak tüm insanların çekmesidir. Depremde yıkılanları devlet yapmaktadır. Şimdi bir başka yük daha milletimizin başına gelmektedir. O dert de şudur:

Deprem bölgelerinde eski, dayanıksız, depreme dayanıksız, gecekondu şeklinde yapılan binaların, “kentsel dönüşüm” adı altında yıkılıp, dayanıklı bina yapılmasıdır. Bununda yarı maliyeti devletten, yarısı vatandaşın kendinden, 20 yılda alınacak. İşte tüm bu yanlışların cezasını millet, devlet olarak hepimiz çekiyoruz.

İyi yetiştirilmemiş insanlar, doğru- dürüst iş yapmıyor. Örneğin: Sokak hayvanları hakkında, sokakta başıboş dolaşan hayvanların toplanması, kısırlaştırılması, bakım evlerine alınması yasası, 2 yıl önce çıkarıldı. Ama bu yasada istenenler, belediyeler tarafından yerine getirilmedi. Sadece İstanbul, Ankara, İzmir’de 700 bin köpek sokaklarda yaşıyor. Bunlar insanlara saldırıyor. Yaralıyor, bazen de öldürüyor! Ülkemizde sokakta 7- 8 milyon köpeğin, sokaklarda olduğu tahmin ediliyor. Bunların kısırlaştırılması, bakım evlerine alınması yasası çıktı. Ama belediyelerin çok büyük bölümü bu yasayı uygulamadı. Şimdi yeni bir yasa daha hazırlanmaktadır. Bu köpekler kırsalda birbirilerini açlık yüzünden yiyor. Kedileri ve evcil hayvanları parçalıyor. Ama görevliler, yasanın verdiği yükümlülüğü yerine getirmiyor.

Ankara’da sadece bir yerde 500 kadar köpek kırsala bırakılmış. Açlıktan birbirlerini yiyorlar. Yarın bunlar kırsal alanlara, ormanlara, bağ- bahçelere birer yabani köpek olarak büyüyecekler. İnsanlar şehirlerde uğradıkları saldırıyı, kırsalda da görecekler! Yasalar kadar, yasaların uygulanıp- uygulanmadığı, denetim, kontrol ve yeterli, caydırıcı cezanın da verilmesi çok önemlidir. Bizde hem cezalar yetersizdir. Caydırıcı olmamaktadır. Hem denetim, kontrol, disiplin yoktur. Ayrıca yargıda işlevini olması gereken gibi yapmamaktadır.

Bu olumsuzluklar sadece sokak köpekleri konusunda değildir. 2018 yılından beri hükumete karşı bir girişim yapılmaktadır. Piyasada her şey fahiş fiyatla, yüksek fiyatla satılmaktadır. Bazen alınan bir mal, eşya 10 katı fiyata marketlerde satılmaktadır. Serbest piyasa deyip, yetkililer işin vahşetinin üzerine yeterince, sahici gitmemektedir. Verilen cezalar ise çok yetersizdir. Sanki göstermelik cezalar verilmektedir. Hükumet bu konuda da yeni yasa çıkarmaya çalışmaktadır. Ama 2018 yılından günümüze 6 yıl geçti. Halkımız çok ezildi. Yine yasa kâğıt üzerine kalacağa benziyor. Çünkü insanlar verilen görevi dosdoğru şekilde yapmıyor.

Müslüman bilgili, birikimli, donanımlı olmalı. Görev ve sorumluluklarını yerine getirmeli. Dünyasını mamur etmeli ki, ahireti de güzel olsun. Dünyada perişan olan, ahirette de çetin bir hayat sürer. Dünyada fakir -fukara, bilgisiz, donanımsız, hazırlıksız, etkisiz, yetkisiz olanlar; zalim düşmanın ayakları altında ezilmeye mahkûmdur. En büyük güç; maddi, manevi anlamda; ilim, bilim, doğru bilgi, donanım, teknik, teknoloji sahibi olmaktadır. Bölünüp, un- ufak olmamaktır. Bütün olmaktır. Allah’ın emirlerini tutmalı. Yasakladıklarından sakınmalı. İyiliği çoğaltıp, yaymalı. Kötülükleri azaltıp, yasaklamalı. Yüce Yaratan’a hakkıyla ibadet etmeli. İnsanlara ihsanda bulunup, iyilik, hizmet etmeli. Allah cc. İhsanda bulunmayı, ayetlerinde 100 defa kadar tekrarlamaktadır. Hedef; en iyi insan= harika, harikulade, şahane, mükemmel, dini bütün Müslüman olmak, olmalı.