Müslüman her zaman çok bilgili, bilinçli, bilge, bilgin, meslekli, sanatlı, akıllı, yüksek İslam ahlaklı olmalı. Dünyada etkin, yetkin olmalı. Barışı tesis edecek güce sahip olmalı. Bunun içinde, İslam ülkeleriyle, mazlum ülkelerle işbirliği, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, kurumsal davranma örgütlenmesine sahip olmalı. İslam ülkelerinin yöneticilerini emperyalist, Siyonist etkiden kurtarmalı. İslam Birliğini etkili, yetkili, yetkin yapmalı. Emperyalistlerin etkisinden kurtarmalı. Halka ve hakka dayanmayan devlet yönetimlerini etkisiz kılmalı.

Bunun için önce Müslüman’ı, Müslüman sıfatlı olarak yapılandırmalı. Müslüman birey, bilgili, bilinçli olmadıkça, hiçbir konuda başarılı olmak mümkün olmaz, olmamaktadır. Müslüman önce insanlara selam vermeyi öğrenmeli. Selam vermek bir dostluk, kardeşlik, barış işlemin başlamasıdır.

İnsanlara özellikle tatlı dille, yumuşak davranmalı. Sert muamele etmemeli. Onları basit işler için suçlamamalı. İnsanlar küçük hatalar yapar. Bunu en güzel şekilde eğitimle düzeltmeli. İnsanları, hayvanları incitmemeli. Doğayı, çevreyi korumalı. İyi günde, kötü günde, acı günde dayanışma yapmalı. İyiliği emretmeli. Kötülükten vazgeçirmeli. İyiliği yaymalı. Kötülükleri önlemeli. Ama bunu birey olarak ilmi yapmalı. Devlet olarak yasalarla yapmalı.

Müslümanlara dostça, kardeşçe davranmalı. Empati yapmalı. İkramda bulunmalı. Hediyeler vermeli. Hal hatır sormalı. İnsanlara zarar- ziyan veren objeleri ortadan kaldırmalı.

İnsanlara dosdoğru olan mutlak doğru ve gerçekleri göstermeli. İslam ve ilmi öğretmeli. Kötülüklerden uzak durmalı. Çocuklara, kadınlara ayrıca önem, değer, kıymet vermeli. Hastaları ziyaret etmeli. İhtiyaçlarını gidermeli. İnsanlarla iyi geçinmeli.

İslam dinin farz ibadetlerini öğretmeli. Eğitimini yaptırmalı. Devletin görevlileri bunu yapmıyorsa, yapar hale getirmek için ilmi çalışmaları yapmalı.

İnsanlara, hayvanlara, doğaya, çevreye ilgi duymalı. Onların zarar görmemesi için gerekli ortamı sağlamalı. Gerektiğinde sahip çıkmalı. Örgütsel çalışıp, etkimiz artırmalı.

İlim, sanat, meslek edinmeli. İlim, bilim, sanat, meslek öğrenenler; geçim zorluğu çekmez. Bakabileceğimiz kadar çocuk yapmalı. Dün bir akrabamızın evlenme düğününe gittik. Gelinin 11 kardeşi bir anneden varmış! Bu öngörüsüz, basiretsizlik, ferasetsizlik, çocukları eğitimsiz bırakıp; rezil rüsva etmektedir. Başkalarına işçi, amele, ırgat, uşak etmektir. Çocukları darda, zorda bırakmaktır. İyi beslememe, bakamama, giyindirememe, yedirememedir. Herkes bu akılsızlıkla davranırsa; ülkelerde barış, dünyada barış olmaz. İnsanlar birbirini yer, bitirir! Artık dünya nimetleri, bereketleri insanlara yetmediği gibi hayvanlarda, kuşlarda beslenememektedir.

Yüce Allah’ın ilmiyle, bilimle, aklı doğru çalıştırarak yaşamalı. Akılsız, bilgisiz duruma düşmemeli. Birey, aile, toplum, devlet yönetimi olarak en ideal olanı yapmalıyız. Zafiyetleri ortadan kaldırmalıyız.

Bizler aracılılığı, arabuluculuğu etkili şekilde yapmalıyız. İnsanlara her konuda yardım yapmalıyız. Dünyanın düzenini, intizamını, doğal yapısını bozmamalıyız. İklim değişikliklerini yapacak, olumsuz işler yapmamalıyız. Küresel etki yapmalıyız.

Hak istikamet üzere, Kur’ân ve sünnet üzere yaşamalı. Kur’ân’ı yaşarken, peygamberimizi örnek almalı. Hem Müslümanım deyip, hem de ideolojik, felsefi, beşeri sapkınlık içinde olmamalı.

Kur’ân’ı iyi bilmeli. Yaşarken, peygamberimizi örnek almalı. Peygamber reddeden münafıklar gibi olmamalı. Peygamber, sünnet reddedenlerden Müslüman olmaz. Namaz, zekât, oruç, hac aynı zamanda sünnettir. Kelime-i tevhit, kelime-i şehadetin anlamını kavramalı. Reddedenden mümin olmaz.

Vahiy, Allah cc. Tarafından Cebrail meleğine iletilen iletidir. Bu ileti peygamberimize ulaştırılmıştır. Peygamberimizde insanlara açıklamış, bildirmiştir. Peygamberimiz olmadan, Kur’ân olmaz, olmamıştır. Tüm ilahi kitaplar ve suhuflar- sayfalar bu şekilde insanlara ulaştırılmıştır. Vahyi, peygamberimizin öğrettiği, eğittiği şekilde yaşamalı. Aksi halde İslam yaşanmamış olur.

İslam dinin bize kattığı değerleri, faziletleri, kıymetleri, önemi öğrenmeli. Gidip de dinsiz imansız sapkın kâfir düşüncelerini din edinmemeli.

Hadis öğrenirken, sünnetleri de öğrenmeli. Peygamberimiz kendiliğinden, kendi aklından düşünce üretip, hadis ve sünnet yapmamıştır. Akıllı, mutedil, itidalli, zekice, bilgiyle davranmak asıl olarak esas olmalı.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed sas. Peygambere; Allah cc. Uymamızı, itaat etmemizi ayetlerinde emretmektedir.

“Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; iman etmişseniz üstün olan sizsiniz.” Ayeti gereği imanımızdan aldığımız güçle; yılmadık, yıkılmadık. Rabbimizden ümidimizi hiçbir zaman kesmedik.               

  “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.” Ayetine tabi olduk. Birlik ve beraberliğimizden ödün vermedik. Kardeşlik bilinciyle birbirimize dost olduk.

Peygamber Efendimiz (sas)’in: “Birbirinize haset etmeyin- kıskanmayın- çekemezlik yapmayın ve kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!” Hadisi gereğince birbirimize güvendik, birbirimize dayandık. El ele, gönül gönüle vererek, bu günlere ulaştık.

Cennet vatanımız, bizim için sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Bu topraklar, kıyamete kadar huzur ve güven içinde yaşamaya azmettiğimiz yurdumuzdur. Aziz şehitlerimizin canlarıyla, kahraman gazilerimizin kanlarıyla, Milli Mücadelemize önderlik eden devlet büyüklerimizin azim, gayret ve kararlılıklarıyla, bize bıraktıkları yüce bir emanettir. Bu emanet her birimizin canından daha azizdir- değerlidir. Gerektiğinde can vereceğiz, canandan geçeceğiz, bütün varımızı feda edeceğiz; ancak ecdat yadigârı vatanımızdan, İstiklâl Marşı’mızda da ifade edildiği gibi asla vazgeçmeyeceğiz.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy diyor ki;

“Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki, binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”

Ne acıdır ki, yüz yıl önce Milli Mücadelemizde, millet olarak, topyekûn bertaraf ettiğimiz, acıların benzerini, yıllardır Filistinli kardeşlerimiz de yaşamaktadır.  İnsaf ve vicdanını kaybetmiş, kin ve nefretin esiri olmuş İsrail, bütün dünyanın gözü önünde, en vahşi saldırılarla her türlü caniliği işlemektedir. Filistin toprakları, yaklaşık bir asırdır, barış ve huzura hasret kalmıştır. Minik yavruların çığlıkları, yaralı annelerin feryatları, arş-ı âlâyı titretmektedir. Babalar, koklamaya kıyamadıkları evlatlarını, kendi elleriyle toprağa vermektedir. İnsanlık, bombalanan binaların enkazında yitirilen canları seyrederken, aslında kendi vicdanını yitirmektedir. Bu koşullar altında, milletimize ve tüm Müslümanlara düşen sorumluluklar, her zamankinden daha fazladır. Bizler de bu sorumluluklarımızı yerine getirememenin acısını tüm genlerimizde yaşamaktayız.

Asırlardır mazlumun yanında, zalimin karşısında durduğumuz gibi bundan sonra da durmaya devam edelim.

“Zalimlere asla meyletmeyin.” Ayeti gereğince, söz ve davranışlarımızla; yiyip içtiklerimizle, giyip kullandıklarımızla zalime destek olmayalım, zulme rıza göstermeyelim. Böyle zulümlerin bir daha yaşanmaması için her alanda var gücümüzle çalışalım. İşimizi ve mesleğimizi en iyi şekilde yapmaya gayret edelim. Gelecek nesillerimizi milli ve manevi değerlerle donanmış, devletine ve milletine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirelim.

Rabbimizin, “Müminler ancak kardeştirler.” İlahi fermanı gereği kardeş ve ümmet olma bilincimize sahip çıkalım. İşte o zaman, barış ve huzur içinde yaşadığımız bu topraklar, yüzyıllar boyunca vatanımız olmaya devam edecektir, inşallah.

“Allah’a ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” Ayetini de aklımızdan asla hiç çıkarmayalım. Bilgili, bilinçli, samimi mümin ve Müslüman olarak, dünya Müslümanları olarak; İslam bilinciyle yaşayalım.

                Yunus Emre diyor ki:

                “Emeksiz zengin olanın,

                Kitapsız bilgin olanın,

                Sermayesi din olanın,

                Kılavuzu şeytan olmuştur.”

                Müslüman bilgili, bilge olmalı. Olanları ve olabilecekleri bilmeli. Öngörülü olmalı. Yararlı ilim bilim bilgi, sanat, meslek öğrenmeli. Değerleri anlamalı. Kıymetlerini fark edip, benimsemeli. Bildiğinden anlam- mana çıkarmalı. Bilimsel davranmalı. Düşünce teknik ve biçimlerini tümü ile bilip, kullanabilmeli. Bütün vücut bölümlerini, organlarını kullanmalı. Kendini güzel ahlak, terbiye ile şekillendirmeli.

                Ebu Hüreyye diyor ki; “ Hazreti Muhammed’den daha fazla ashabıyla istişare eden- danışan, bir kimse görmedim.”

                Sizlerde bir iş, işlem, muamele, hareket yaparken, bilge insanlarla, deneyimli bilgin insanlarla istişare edin, danışın. Bilmeden, görmeden, sonucu görmeden hareket etmeyiniz. Bugün böyle davranmayan ülkemizde bile milyonlarca insan zarar- ziyan etmektedir. Mutlaka ama muhakkak önemli iş, işlem yapmadan, bilenlere, deneyimli olanlara danışın. Araştırma, inceleme, gözlemleme yapınız.

                Hiçbir zaman sınırları aşmayınız. Haram işlemeyiniz. Suç olan davranışlarda bulunmayınız. Haddi aşmayınız. Belirsizlik, kuşku, şüphe olan işlerde mutlaka ama muhakkak deneyimli bilge insanlara danışınız. Her sorunu, muhatabına sorunuz. Hukuk ise avukata, inşaat ise mimar mühendise, eğitim ise öğretmene danışınız. Hak ve hakikatten ayrılmayınız. Sonucunu kestiremediğiniz işlerin içine olmayınız.  Hak yoldan ayrılırsanız, başınıza bela gelir. Başarılı olamazsınız. Her işin kritiğini bilimsel yapınız.

                Hiçbir zaman bencil, egoist, çıkarcı, hodkâm, sadist, narsist, zalim, kötümser, karamsar, umutsuz olmayınız. Diğerkâm olmalı. Özverili olmalı. Merhametli, kanaatkâr olmalı. Günümüzde milyonlarca insan açgözlülüğü yüzünden suç işlemektedir. Oysa iyi, hayırlı kazanç, dünyanın haramından çok daha faziletli, makbul, evladır. Hiç haram, günah, suç işlememe gayreti ile hareket etmeli. Zenginliğimiz; alın terimiz, helal olmalı. Nimeti israf etmemeli. Savurgan davranmamalı.

                Müslüman sadece Kur’ân meali okumakla İslam dinini öğrenemez. İslam ilimleri de öğrenmeli. Eğitimini almalı. İyi, doğru itikat- inanç sahibi olmalı. İman yanlışlık götürmez. İman tam, sağlam, sağlıklı olmalı. şunu unutmamalı:

                İyi amel ile kötü amel bir, benzer, eşit olmaz.

Kâfir ile mümin bir, aynı, eşit olamaz.

Zalim ile mazlum bir olmaz.

Cömert ile cimri bir değildir.

Hak ile batıl birbirine benzemez.

Cennet ile cehennem denk, eşit, benzer değildir.

İyi ile kötü, güzel ile çirkin, doğru ile yanlış, hak ile batıl, zalim ile mazlum bir, benzer, eşit değildir. Bunlar birbirlerinin zıddıdır.

Âlemlerin Rabbi Yüce Allah ile insan ilişkilerini hak hukuk bağlamında; Kur’ân esaslı, sünnet esaslı oluşturmalı. Allah’ın iradesi bağlamında yaşamalı. Allah’ın sevgili kulu, veli olmaya çalışmalı.

Sizlere yine sapık sapkın barbar vahşi insanlık dışı olan Yahudilerden ve batıl olan Batılılardan söz etmek istiyorum. Bu Allah’ın en lanetli, sapkın kavimleri ve sapkın düşüncede olanlar; hep korkunç dehşet verici vahşetler işlemişler, işlemektedirler. Bu sapkınlıkta oldukları sürece işleyeceklerdir! Çünkü bunların kutsal saydıkları kitaplarında, kendileri tanrının efendi olarak yarattıkları insanlardır. Diğerleri lanetli hayvanlardır. Yeseya adlı Yahudi, kitabı böyle diyor. Hristiyanlarda o kitabı kutsal kabul ediyor. Eski Ahit diye Hristiyanlarda İncil ile birlikte ondan anlatımlar yapıyor. Yahudilerin sadece 6 kutsal kitabı yok! Otuz taneden fazla yazdıkları sapıklıklarla dolu kitabı vardır. Katletmelerde, savaşlarda soykırım yapmaları da Yeseya adlı kitaba dayandırıyorlar. Altıncı defa başkan seçilen Netanyahu’ da, bazı halk kesimlerinin Filistin katliamına karşı çıktıklarında, bu kitaplara referans yaparak, kendilerinin katliamlarının haklı olduğunu anlatıyor. Filistinliler bizim düşmanımızdır. Onların hepsini öldüreceğiz, diyorlar. Hiçbir çocuk da bırakmayacağız. Onlar lanetli kavimdirler, diyorlar. Kutsal kitapları öyle yazıyormuş!

Bugün İsrail’in saldırılarının 26. Günüdür. Suriye ve Lübnan’a da saldırıyor. Şam ve Halep havaalanlarını uçaklarla vurdu. Lübnan’a savaşta yasak olan beyaz Fosfor bombası kullanıyor. Lübnan’da ormanları yakıyor. Bombalarla yangın çıkarıyor. Gazze yıkım altındadır. Sadece Gazze’ye 25 günde 18 bin ton bomba attı! Batıl sapkın vahşi batı dünyası destekliyor. Silah veriyor. Başkaları İsrail’e müdahale etmesin, diye deniz güçlerini Akdeniz’e yığdılar. Deniz gücü gemilerinde hava güçleri de, uçak gemileri de var. İsrail, Filistin topraklarının kendilerinin olduğunu, orada olan her Filistinliyi öldüreceklerini açıklıyorlar. Bunu sadece devleti yöneten aşağılıklar söylemiyor. Halk da aynı söylüyor.

İsrail, bir Yahudi devletidir. Sapkın din kuralları ile yönetilir. İsrail’de 7 milyon Yahudi vardır. Yüzölçümü 20 bin km2 olsa da, her gün sınırları genişlemektedir. Resmi dili İbranicedir. Dini; Musevilik olup, Yahudi’dirler.

ABD Dışişleri Bakanı Blintin de Yahudi’dir. Ben İsrail’e Yahudi bir Bakan olarak geldim, diyor. ABD Başkanı Jeo Biden de İsrail’e destek için geldi. Ben Yahudi değilim ama bir Siyonist’im, diyerek, destek verdi. 103 milyar dolar yardım edeceğini söyledi. Bu para, ülkemizin yıllık bütçesinin yarısından fazla etmektedir. İngiliz zaten Amerikan uşağıdır. Desteğe geldiler. O da destek verdi. Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Yunanistan ve benzerlerin Başkanları da gelerek, desteklerini açıkladı. Zaten ateşkes yapılmasının BM’de veto eden; ABD, İngiltere ve Fransa oldu.

1870 yıllarında Yahudi devletinin ancak kutsal topraklarda kurulmasını batıl Batı istedi.

1870- 1896 yıllarında Filistin’de 17 tane tarım kolonisi kuruldu.

Herzl, Sultan İkinci Sultan Hamit Han ile görüşerek, Filistin’de bir devlet kurulmasını istedi. Reddedildi. Ama birinci dünya savaşı işlerine yaradı. Osmanlı çöktürülünce, kendilerine gün doğdu. Osmanlı toprakları üzerinde bugün 63 tane bağımsız devlet oluşturuldu.

1908 yılında Osmanlı da meşrutiyet kurulunca, İttihat ve Terakki Partisi kurulunca, Osmanlıya, İttihat ve Terakki Partisine girmeye başladılar. 1909 da bu hain ve yıkıcı parti tarafından kurulan ittihatçılar, Osmanlı hükumetinde 3 Yahudi bakan ile yer aldı. Artık Osmanlı yıkılacak. Yahudi devleti kurulacaktı.

1917 de İngilizler, Filistin üzerinde etkili olmaya başladı. Vali atadı, tayin etti. Atadığı vali ile Filistin de Yahudiler yerleşmeye başlandı. İsrail devletinin kuruluşuna en etkin olan İngilizlerdir. Artık Arap ülkeleri, emperyalistlerin yerli halkı kışkırtıp, karşı koydurması ile pek çok yerde Osmanlı ile Araplar savaştı. Emperyalistler, Araplara her türlü desteği verdi. Osmanlı çıkarıldıktan sonrada İngiliz, Fransız, İtalyan kölesi, esiri, kullanıcısı oldular. Hala da öyledirler.

Arap Birliğinde 22 Arap ülkesi vardır. Arap ülkelerinin tümü krallıkla yönetiliyor. Kral ailesi, İngiltere’de özel okullarda okutulup, krallığa hazırlatılıyor. Sonrada Batıların, özellikle İngilizlerin uşağı, kuklası, kölesi, kullanılan aleti- gereci oluyorlar. Bunun için Türkiye ile öyle iyi, derin ilişkileri hiçbir zaman olmuyor. Hatta ders kitaplarında Osmanlı ve Türk düşmanlığı yapılıyor.

Suriye iç savaş yaşayınca, Arap Birliğinden attılar. 2023 yılında tekrar Arap Birliğine aldılar. Arap Birliği, Filistin dâhil; Türkiye’nin PKK bölücü terör örgütüne karşı verdiği mücadeleyi hepsi, oy birliği ile kınadılar! Zaten pek çoğu da PKK terör örgütüne her türlü desteği açıktan veriyor. Özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Birliği devleti, Suriye, Irak öne çıkmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı Osmanlıyı yıkmak için çıkarıldı.

İsrail 1948 yılında kuruldu. Kurulmadan önce bölgede terör yapıyordu. Kurulduktan sonra da İsrail terör devleti olarak her zaman, hep terör yaptı. İsrail bir terör devletidir.

1967 yılında çevresindeki komşu ülkelere saldırdı. Bunu müttefik olan batılı zalim kâfir gâvurların desteği ile yaptı.

1973 yılında yine çevresindeki ülkelere saldırdı. Toprak elde etti.

1986 ve sonrasında her gün, her zaman saldırdı. Toprak kazandı. Her saldırdığında en az bin kişi Filistinli sivil halk katledildi. Binaları başlarına yıkıldı. Batılılar her zaman İsrail, Ermenistan, Yunanistan yanında yer aldı. Müslümanım diyenler ise işin bilincinde bile değildi, olmadı, olamadı. Zira Müslümanlar içinde batılar yanında olan aşağılık alçak çok vardı, vardır.

Dünyaya en çok pisliği, sapkınlığı, sapıklığı, kötülüğü, suç işlemeyi, haram işleri iyi göstermeyi, insanlık ve İslam düşmanlığını sapkın Yahudiler yaydı, icat etti, kabul ettirdi.

İslam dinini, Müslüman gibi görünüp, münafıklık yapıp, bozan ilk kişi; Abdullah İbni Sebe’dir. Şiilik- Şia olanlar, bu münafıktan etkilenip, bozuk İslam inancına sahip olmuşlardır. Bu kişi aslen Yahudi’dir.

Karl Maks- Karl Marx Yahudi’dir. Yahudi bir ailenin 9 çocuğundan, 3. Çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. 1788- 1863 yılları arasında yaşamıştır. Komünizm, cuntacı, dinsiz- imansız, Allah cc. Tanımaz bir rejimin temellerini atan kişidir. Bu sapkın sapık da bir Yahudi’dir.

Sigmund Freud adlı kişide cinsi sapkınlığı aile içine sokan, sapkın düşünceleri yayan sapkın sapık bir Yahudi’dir. 

Yahudiler, kendilerini tanrının seçkin, efendi olarak bir halk olarak din kitaplarında anlatmaktadır. Onlar insanların efendisidir. Diğer insanlar onlara kölelik, hizmetkârlık edecek adi, aşağılık birer varlıktır. Öldürülmeleri, katledilmeleri de inançları gereği tanrı emridir. Kendilerini böyle ayrıcalıklı, üstün görürken, diğer insanları şempanze maymunundan türeme- üreme olarak anlatmaktadır. Bunu da Darwin adlı bir Yahudi yapmaktadır.

Darwin adlı Yahudi; insanlar Şempanze maymunundan evrim ile üremiş, türemiştir, diyor. Bunu diğer komünistlerde kabul ediyor. Bunu eğitim- öğretim olarak kullanıyorlar. Ülkemizde bile ders kitaplarında ders olarak anlatılmaktadır.

Darwin, Yahudi zengin Rothschild ailesinin verdiği para karşılığı, evrim teorisini ileri sürmüştür.

Darwin adlı sapkın sapık; bu evrim teorisini, başka zengin bir Yahudi’den para alma karşılığı bu sapık fikri yaymıştır. Oysa maymun bir hayvandır. İnsan bir beşerdir.

                Türkiye’mizde de komünistler en çok komünizmi ve evrim teorisini anlatırlar. Bununla insanlığın aklını bozarlar. Fikrini sapkınlaştırırlar. İnsan gibi güzel ve onurlu bir varlık olmadığını kabul ettirirler.

                01 Mart 1979 Cuma günü şimdiki, Batman İli, Kozluk İlçesi’ndeki, Navalan- Kulludere İlkokulunda öğretmenlik yapmak için gitmiştim. O dönemde bölücü komünistler, bölgeye söz sahibi olup, terör estiriyorlardı. Haraç alıyorlardı. Bizde ilk günümüzde, DDK denilen terör örgütünün verdiği seminere zorunlu olarak katıldık. Seminerin konusu: “ Komünist toplum ve Darwin teorileri idi.” İnsanların maymundan türeme olduklarını anlattılar. Bende; O bilimsel bir düşünce değildir. Bu bir teoridir. Gerçekliği ispat edilememiş. Kabul görmemiştir, dedim. Söylediğim pek taraftar bulmadı, onaylanmadı, onanmadı. Her devrimci Darwin teorilerini kabul eder, dediler.

                Yahudiler kendilerini gizlerler. Farklı şekil, biçim ve kılıklara bürünürler. Sizden de gözükebilirler. Her ülkede çoğunluğa uyar gibi görünürler. Hem dinsiz imansız kâfir gâvurdurlar. Hem münafıktırlar. Ekmeğini, suyunu, havasını, güneşini aldıkları ülkelere bile hainlik, düşmanlık, gâvurluk ederler. Yahudi’yim demezler. Sizin adınızı, soyadınızı, kimliğinizi kullanırlar. Ama içten içe dev bir çınarı yer, bitirir, tüketirler. Osmanlıyı yıkan bu alçak kahpe hainlerdir.

Kendilerini saklayana Yahudi denilmez. Sabatayist ya da Avdetiler denir. Sabatayisler 17. Yüzyılda İzmir ve çevresinde ortaya çıkar. Sabatayizmi kuran; Sabatay Sevi adında bir Yahudi’dir. Bu kişiyi Mesih kabul ederler. Bu inanca bağlı olanlara da Kabbala denmektedir. Bunların hiç dini doğru düşüncesi oktur. Sapıklık sapkınlık hurafe üzerine inanç oluşturmuşlardır.

Bunlarda da, Hristiyanlar gibi Allah cc. İnancı bozuk, sapkın, batıl, küfür halindedir. Tanrıya Ha- şem, Elahim- Rab, Adonay- Efendimiz de derler.

Yahudiler dünyanın her yerinde azınlık olarak yaşamışlar. Çıkarcı, bencil, çok sapkın sapık olduklarından, başkaları onlara sevgi, saygı ile bakmamıştır. Avrupa’dan kovulmaya başlayan Yahudiler; 1470 yılında ve 15. Ve 18. Yüzyılın sonlarında Selanik’e geldiler. Selanik’i merkez üs olarak kullarındılar. En büyük Yahudi cemaati Selanik de oluştu.

Sabatayisler, Müslüman gibi görünen ama Müslüman olmayan Yahudilerdir. Ülkemizde kendini Yahudi olarak tanıtan 15 bin kişi vardır. Ama ne kadar Sabatayist vardır, bilemiyoruz. Çünkü 1927 yılında ülkemizdeki azınlıklar ad, soyadı değiştirdiler. Bunlar yüzünden ülkemizdeki Müslüman halk faşizmi, komünizmi, cuntacılığı, işkenceyi, insan hakları kısıtlamasını yaşadı. 1927 yılında ülkemizdeki, 800 bin Yahudi ad, soyadı değiştirdi. 1927 yılında 1,5 milyon Ermeni de ad, soyadı değiştirdi. Türk- Müslüman gibi göründü. Bunların bazıları şimdi vatan millet devlet din- iman düşmanlığı yapmaktadır. Ekmeğini yediği ülkemize hainlik yapmaktadırlar.

Şu anda ülkemizdeki, tanınmış kişi olarak, kurumlarda, görevlerde binlerce Sabatayist ve gizli hain ermeni vardır. Genelleme asla yapmam. Ben hainleri eleştiriyor, kınıyor, kötülüyorum. Osmanlıyı, İttihat ve Terakkici olarak yıkanlar; T.C. Devletini de yıkmaya çalışmaktadırlar. Derdim, üzüntüm, mücadelem bunlaradır.

Bugün Sabatayisler siyasette ağırlıktadırlar. İslam, Müslüman düşmanlığı yapmaktadırlar. Sinema, tiyatro, televizyon, gazetecilik, basın- yayın, medya, bürokrasi, sanayide, ticarette, devletin kılcal damarlarında vardırlar. Siyasi parti başkanlıklarında vardırlar. Bunlara Müslüman Türk milleti gidip oy, destek vermektedir.

Her insanın dokunulmazlığı, insan hak ve hukukundan yararlanma hakkı vardır. İnsan yaşama hakkına sahiptir. Bunu ihlal edenler, insnalıklı değildir. İnsan değildir. Hiç kimseye ayrımcılık yapılıp, hak ve hukuku çiğnenemez. Daha güzel insan olmak için de İslam, bilinçli ve hak ve hakikati yaşayan Müslüman olmalı. Ama hiç kimseye İslam ve Müslümanlık dayatılamaz. Ancak öğretilir, bildirilir. İslam dini zorlamayı, dayatmayı reddeder. Bunu Kafirun suresinde de görüyoruz.

İnanların özgürlüğü, başkalarının özgürlük sınırlarında biter. Başkalarının alanına giremez. Herkesin özel alanı, özgürlüğü bellidir. Başkalarının özel alanı ihlal edilmemelidir.

Allah cc. İsra suresi 36. Ayette; her organın yaptığından sorumlu olacağını bildiriyor.

Mümin kişi, başka müminleri kötüleyip, karalamaz. Kâfirleri, zalimleri de övmez, takdir etmez.

Müslüman önce kendinden sorumludur. Sonra aile halkından, akraba, komşu ve çevresinden sorumludur. Onlar için iyilik ve barış diler.

Müslüman hak değerleri istismar etmez, etmemeli. Hak hukuk doğruluk dürüstlük adalet hakkaniyet güzel ahlak edep hayâ ile davranmalıdır.