Allah cc. Hiçbir şeyi boşu boşuna, sorumsuz, amaçsız, gayesiz, anlamsız yaratmamıştır. Her varlığı bir amaç, hedef, gaye için ölçülü, dengeli, ahenkli,  gereği üzerine yaratmıştır. İnsanların yaratılış gayesi ise diğer varlıklardan çok farklıdır. Çünkü insan diğer varlıklardan çok farklı yaratılmıştır. Bu farkı fark edenler; akıllı, zeki, anlayışı doğru olanlardır.

                İnsanlar, Allah’ı ve peygamberini bilir. O’nun emir ve yasakları doğrultusunda onurlu, iyi, güzel, dosdoğru yaşantı içinde yararlı olur. “Tevhit” inancı içinde; hak, hukuk, doğruluk, adalet, dürüstlük, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, cihat içinde muttaki mümin şeklinde yaşar. Zulme, zalime, bozgunculuğa, fitne, fesada karşı amansız bir mücadele sürdürürler. Tevhit inancı tüm insanların, varlıkların koruyucusu, kollayıcısıdır. Değerleri yaşatıcıdır. Varlığa onurlu bir ebedi yaşantı sağlayıcıdır.

                Allah cc. Tüm âlemleri hiç yok iken yaratan, yaşatan, yöneten, en uygun şekilde, düzenli şekilde, işleten; Yüce Allah’ımız, bu düzen içinde insanlara pek çok sorumluluk vermiştir. İnsanı başıboş bırakmamıştır. Biz, insanlar; görev, ödev, yükümlülük, sorumluluklarımızı, Kur’ân ve peygamberimizden, peygamberlerden öğreniyoruz.

Yıldızların, gezegenlerin, evrendekilerin hesapla görev yaptığı; bitkilerin, ağaçların Allah’a secde ettiği, durumda, biz insanlar, o varlıklardan daha sorumsuzca hareket edemeyiz. Bizlerde İslam dinine göre, peygamberimiz gibi yaşamalıyız.

                Yeryüzü yaşanılacak şekilde düzenlenmiş, dengelenmiş; ölçülü, dengeli, ahenkli, uyumlu, hassas hale getirilmiştir. Biz insanlar olarak bu sistemi bozmamalıyız. Bozanlar, sorumsuzlukların cezasını çeker!

 İnsani haklar ancak İslam dini ile korunup, geliştirilebilir. Başka hiçbir görüş, felsefi düşünce, ideoloji; insan hak, hukukunu koruyamaz. Huzurlu, mutlu, rahat ettiremez. Müslüman’da İslam dinini bırakıp, o sapkın sapık görüşleri tercih edemez. Müslüman, kendini İslam dinine adamalıdır. Müslümanlar aldatmazlar. Aldanmazlar. İslam dinini satmazlar. Yamulmazlar. Yalpalamazlar. Düz ve dürüst insanlardır. Müslüman, bencillik etmez. Çıkarı peşinden harama koşmaz. Hak din İslam’dan ayrılmaz.

                Müslümanlar, birlik, beraberlik, bütünlük içinde; ilmi, dini, ahlakı, evrensel hareket etmeli. Önce kendini en doğru şekilde yetiştirmeli. Sonra aile halkını yetiştirmeli. Başkalarına tebliğ ettiği gibi en güzel örnek, rol model olmalı. Çocuğunu iyi tanımalı. Ona inanmalı. Ona değer vermeli. Öğretmenini, imamını iyi seçmeli. Ev ve okul arasında yaptıklarını bilmeli. Çevreyi tanıtmalı. Ülkemizi, dünyayı tanıtmalı. Hobiler edinmesine olanak tanımalı. Spor, sanat, kültür, meslek edinmesine yardımcı olmalı. Ev içinde ve dışında tekniği, teknolojiyi kullanma olanağı sağlamalı. Ödevlerini yapmasını izlemeli. Sorumluklarını yerine getirmesini sağlamalı. Arkadaşları ile yalnız bırakmamalı. Aşırı korumacı olmayacağımız gibi başıboş da bırakmamalı. Kitap okuma, araştırma, inceleme, gözlemleme yapması sağlanmalı. Başkaları ile karşılaştırmamalı- kıyaslamamalı. Zira herkes kendi yetenekleri ölçüsünde gelişir ve beceri kazanır.

                Öğrencimiz, okulda eğitim- öğretim gördüğü gibi bireysel eğitimde almalı. Her bilgi, beceri okulda öğrenilmez. Eksikler başka alanlarda giderilmeli. Bireysel eğitimin, öğretimin etkisi büyüktür. Çocuk robot haline getirilmemeli. Kendi beynini kullanması öğretilmeli. Çocuk geliştirilmeli. Güçlü şahsiyet kazandırmalı. Çocuklarımız arasında fırsat eşitliği oluşturmalı. Gayet adil davranmalı. İslam değerleri içinde bir yol izlemeli. Sürdürülebilir programımız olmalı. Kaliteli, verimli, döngüsel olarak her yönü ile desteklemeli. “Öyle her yıl bir çocuk yapıp, sokağa terk etmemeli! Anarşi, şiddet, teröre eleman yetiştirmemeli! Sapık, sapkın, vahşi, katil, katliamcı, serseri, akılsız, beyinsiz, hain, adi, kahpe, kalleş şer odaklarına malzeme yetiştirmemeli!”

                “Bizler, ebeveynler, yetiştirebileceğimiz kadar çocuk sahibi olmalıyız. Çocuklarımız asla ve kat’a bilgisiz, mesleksiz, işsiz, zor işlerde çalışan, gündelik çalışan, devlet ve hayır kurumu yardımları ile geçinen, olmamalı.” Bilgi, bilim, mülk, servet sahibi olmalı. Helal kazanmalı. Siyasi güçte olmalı. “Koyun, kurt olmamalı. Koyun, kurt olacağına, Çoban köpeği olsun, daha iyidir!” Her bir çocuğumuz farklı mesleklerde olmalı. İnsana, varlıklara hizmet etmeli. Kendi işinde üretmesini tercih etmeli. Tarım ve hayvancılık önemsenmeli. Devlet görevinde bulunacağımıza, kendi hesabımıza helalinden, dürüstçe çalışmalı.

                “Bizleri ve çocuklarımızı şer odaklar manipüle etmemeli. İletişim, bilişim, basın, medya tutsak etmemeli. Köleleştirmemeli.  Dar görüşlü, yobaz olmamalı.” “Bugün bazı din cahilleri vardır. İdeolojik yobazlar vardır. Ülkemiz ve dünya insanlığı, varlıklar; bu yobazlardan çok çekmektedir!” Bendeniz, kafası, beyni yobaz olanlardan söz ediyorum. Kendini geliştirememiş. Yeniliklere kapalı kalmış. Beynini kiraya vermiş. Bugün din cahilleri, felsefi görüş sapkınları, ideolojik saplantıda olanlar, tam anlamı ile kapkara moloz yobazdır. Bunlardan uzak kalmalı. “Bugün çok zarar veren solcu komünistler, dini istismar eden katil İslam görünenler, haçlılar, Siyonistler, felsefi ve ideolojik saplantıda olanlar vardır.”

                “Bizler, İslam ve insani değerleri edinmeliyiz. Arsız, tutarsız, kararsız, bencil, densiz, yalancı, iftiracı, fitneci, bozguncu, baskıcı, zorba, sahtekâr, ahlaksız, kinci, nefretçi, utanmaz, hak, hukuk tanımayan, yetim malı yiyen, dini ve ideolojiyi kullanarak; aldatan, şerefsizlerden olmamalıyız. Haram işlememeliyiz.”

“ Hak, hukuka uymalıyız. Yardım eden, hizmet eden, dayanışma içinde olan, hoşgörülü olmalıyız. Sevgi, saygımız olmalı. Akraba ve komşu hakkı, hukuku bilmeli. Kıskanç olmamalı. Kötülük yapmamalı.” “ Allah’ın emirlerini tutmalı. Yasakladıklarından ve şüphelilerden mutlaka sakınmalıyız.”

“2010 yılında dünya ülkelerinin GSMH büyüklüğüne göre sıralaması şöyledir: “ ABD 10,3 trilyon dolar GSMH’ ya sahiptir. 2018 yılı olarak ise 17,4 trilyon Dolar GSMH geliri vardır.

Ardından Çin 4,6 trilyon dolar ile gelmektedir.

Japonya 3,9, Almanya 2,9, İngiltere 2,8, Fransa 2,8, Brezilya 2,8, İtalya 2,1 trilyon dolar, Hindistan 2, Rusya 1,9, Kanada 1,8, Avusturya 1,4, Güney Kore 1,4, İspanya 1,4, Meksika 1,3 trilyon dolar GSMH sahiptir.

Endonezya 888 milyar dolar, Hollanda 869 milyar dolar, T.C. 799 milyar dolar ile 18. Sırada yer almaktadır.” Tabii ki bu ülkelerin yüzölçümleri çok farklıdır. Nüfusları da çok farklıdır. Yer altı, yerüstü zenginlikleri, sömürüleri de çok farklıdır.”

Ülkeler, insanlarının, vatandaşlarının doğru, dürüst, kaliteli, verimli, stratejik çalışmaları ile kalkınır ve de gelişir. Biz dünyada 2018 yılı itibarı ile 17. Büyük ekonomiyiz. İnşallah 2050 yılında 11. Büyük ekonomi olacağız. Çin, Hindistan, ABD, Endonezya, Brezilya, Rusya, Meksika, Japonya, Almanya, İngiltere’den sonra 11. Büyük ekonomi olacağız, inşallah. Buna şimdiden hazırlanmalıyız, başlamalıyız. Birileri başımıza çorap geçirmemeli. Oyuna, dolduruşa gelip, harap ve perişan olmamalı. Şu anda askeri yönden de gelişiyoruz. Şu anda askeri 700 proje üzerinde çalışıyoruz. Ama savaşın galibi olmaz! Dikkatli ve uyanık olmalı. Emperyalistlerin, Siyonistlerin tuzağına düşmemeli.

 Yaptığımız her işi sağlam, planlı, projeli yapmalıyız. Kaçak, sakat işler yapmamalıyız. Yaptığımız sakat işler yüzünden sadece depremde, Cumhuriyet tarihinde 100 binden fazla insanımız öldü! Terörde de bu kadar insanımız öldü! Sadece 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde; 17,480 insan öldü! 47 bin kişi yaralandı. 96,808 ev- konut yıkıldı. 231,364 konut farklı şekillerde hasar gördü!

Eğer bir deprem daha olursa, çok daha berbat olur! Zira 6,7 milyon konut depreme dayanıksızdır. 20 yıl içinde bu 6,7 milyon konut yenilenecekmiş! Hala kaçak bina yapılmaktadır. 21 bin bina kaçak yapılmış!

 2018- 2019 yılında ruhsatı, imarı olmayan 10 milyondan fazla eve, binaya, konuta, işyerine af getirildi. İmar ve iskân verildi. Devlet bu işten 19 milyar lira gelir sağladı! Çok kez bu şekilde yapılmış. Gecekondulara af getirip, tapu verilmiş. Sonrada kentleşirken, devlet bu gecekondulara büyük paralar ödemiş.

Projeli yapılan binalarda, konutlarda, işyerleri de, alt yapı, üst yapıda yeterince denetim görmemektedir. “Bütün bu yanlışlıklar devletimize, milletimize enerji, güç kaybettirmektedir. Sadece konutlar sakat değildir. Yapılan her inşaat doğru dürüst değildir.” İnsan çürük olunca, yaptığı her iş, yapı, yapıtta çürük olmaktadır! Yerüstü, yer altı her yapılan kalitesiz, verimsiz, gelişigüzel yapılmaktadır!

Bir bilgi daha sunalım: 1999 Depreminden sonra, 2002 yılında ülkemizdeki 19 İlde depreme dayanıklı bina yapımı yasallaştı. 2012 yılında da 81 İlimizde bu yapı şekli kanunen uygulanmaya başlandı. 25 C beton ve radyan temel kullanılmaya başlandı. 2019 yılında da beton 30 C kullanılmaya başlandı. Ama yanlış insanlarla doğru iş yapılamaz. Yapılmıyor da! Şimdi bu yanlışları anlatalım:

“ Binalarda ve diğer inşaatlarda kullanılan beton sulanmıyor. Oysa beton 28 günde sağlamlığını kazanır. 28 gün boyunca sulanmalıdır. Ama yapılan inşaatlarda kaba inşaat hiç sulanmadan bitirilmektedir! Betonun canı sudur. Sulanmayan beton dayanıksız olur. Yanar. Beton şirket sorumlusu böyle diyor.”

İkinci bir husus da; “bitişik yapılan iki benzer inşaat kolonları çok farklı boyutta yapılmaktadır. Mimarla bu farklılığın durumunu konuştum. Çok vahim bir durum söyledi! İnşaat yapan firma sahibi, mimara sipariş üzerine plan çizdiriyor, dedi. Çizmesin, dedim. Çizmese bir başka mimara gidip, çizdiriyor, dedi.”

Eskiden inşaatlardan, bina yapımlarından belediyeler sorumluydu. 2002 yılından sonra “denetim “ şirketleri sorumludur. Onlarından doğru dürüst denetim, kontrol yapmadıkları medyada malzeme olmaktadır.

1980 yılından sonra ülkemizde ve dünyada iklimler değişti. Daha zor bir doğa olayları olmaktadır. Kasırgalar, fırtınalar, depremler, seller, hortumlar, yıldırımlar, su baskınları, toprak kaymaları ve yüzlerce farklı doğal olay olmaktadır. “Bir günde ülkemizde 40 bin yıldırım düşmektedir.” “Bir yılda ülkemizde 23 bin deprem olmaktadır.” Bir günde ülkemize 40 bin yıldırım düşmektedir. Ama binalarımızda yıldırımlık yok! Depreme dayanıklı binalarımız fazla değildir!

Çevreyi akılsız şekilde kirletiyoruz. Evreni, uzayı pisletiyoruz! 500 milyon sadece plastik poşet üretimi yapılıyor. Bunun sadece %9’u geri dönüşüme kazandırılıyor. Deniz tuzlarında, camlarda plastik ve diğer madde partikülleri- parçacıkları bulunmaktadır. Lastikler, plastik poşetler, plastik maddeler, plastik cisimler ve diğer maddeler çevreye atılıyor! Hem çok israf edip, çevreye atıyoruz! Hem de çöp ve atık maddeleri işleyemiyoruz. Ormanlara atılan atık maddeler, çöpler; orman yangınlarına neden olmaktadır! Çevre tahrip edilmektedir. Cam ve plastik şişeler, güneş ışığı ile yangın çıkarmaktadır! İnsan kendi pisliğinde boğulacak, yok olacak! Hala işin vahametini anlayamamış. İşte beyin çalıştırmamak böyle olmaktadır.

Müslüman, başarmak, başarılı olmak, sevilmek, saygın olmak için saygılı olur. Güçlü bir dünya oluşturmak için Allah cc. İçin ve Allah cc. Yolunda çalışır. İnsanları doğru yola çağırmak için gayret eder. Düşmanın amaç, gaye, hedeflerini bilerek, ileriye dönük çalışmalar yapar. Batıl batı tarihi boyunca İslam olanlara; düşmanca, vahşice davranmış. Hala aynı anlayışla, barbarca, acımasızca davranmaktadırlar.

 Endülüs’te yapılan katliamlar, İslam eserlerini yok edişleri, katliamları, tüm İslam dünyasında olmaktadır! Batı hem İslam dünyasını işgal etmiş. Hem soykırım, katliam yapmışlar. Hem de İslam tarihi eserlerini kaçırmışlardır. Batı, İslam dünyasından çaldıkları, kaçırdıkları eserlerle “Yeniden Doğuş” anlamında  “Rönesans” başlatmışlar. “Bu katliama; İslam, Müslüman ve ilim düşmanlığı neden olmuş.” İslam dini ve ilim ayrılmaz bir bütündür. İslam ilimdir. İlim de Allah cc. katında değerlidir. Allah cc. İlim sahibi olduğu için âlimdir.

Endülüs, çağının en üst düzeyinde medeniyete sahipti. Endülüs’ün başkenti Kurtuba’da 600 tane camii, 300 hamam, 50 hastane, 80 tane anaokulu ve de ilkokul- sıbyan okulu, 17 medrese- üniversite vardı. Her birinde 100 bin kitap vardı.  20 büyük kütüphane vardı. Hülagü’nün Bağdat’ta yaptığı katliamın aynısı, Endülüs’te yaşanmıştır. Haçlı seferleri, Orta Çağ ve Yeni Çağ’da da aynen yaşanmıştır.

Müslüman; vatanını, milletini, devletini, bayrağını, bağımsızlığını, özgürlüğünü, milli, manevi, dini, ilmi, insani değerlerini sever ve bağlı kalır. Hainlik edecek kadar aşağılık olup, hainlik yapmaz. Vatanseverlik bir milliyetçilik durumu değildir. Milliyetçilikten ayrışmaktadır. Milliyetçilik savaşa neden olur. Irkçı anlayışa sahiptir. Nasyonaldır. İslam böyle değildir. Milliyetçilikte ırkçılık, ırksal savaşlar vardır. İslam ırkçılık yapıp, ayrıştırmaz. Bölmez, parçalamaz. Bütünleştirir. Kardeş görür, kabul eder. Kutuplaştırmaz. İslam, evrenseldir. Enternasyonaldir.

Müslüman, herkesin hak, hukukunu; adalet, hakkaniyet, dürüstlük, eşitlik değerleri ile gözetir. Hiçbir kimseye hiçbir şekilde haksızlık etmez. İster dinin, ister ilmin tüm değerlerini kullanarak, insanlığı huzur, mutluluk içinde barış, kardeşlik bağlamında, huzurlu ve mutlu eder. Hiçbir işinde sahtelik, sahtekârlık, kaçak, eksiklik, kalitesizlik, verimsizlik, plansızlık olmaz. İnsani ve doğal afetleri düşünerek; yaptığı her yapıtı en harika, muhteşem, dayanıklı yapar.

“17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde sakat kafalı, çıkarcı insanların yaptığı tüm binalar hasar gördü ve bazıları yıkıldı! O depremi daha uykuya dalmadan, Karamürsel İlçe merkezinde gece saat: 03.02’de yaşadık. Apartmanımızın yakınında olan bir boş arsada 100 gün çadırda kaldık. Deprem 47 saniye sürdü. Uzunca süren bir şiddetli depremdi. Dokuz İlde hasara neden oldu. Deprem 7,4 şiddetinde Gölcük merkezli oldu. 17,480 kişi vefat etti. 47 binden fazla kişi yaralandı. 244,383 bina ve işyerinde hasar oldu.

Marmara Depremi, 1939 yılında olan Erzincan depreminden sonra Türkiye tarihinde ikinci en şiddetli deprem oldu. 15 km. derinlikte deprem meydana gelmişti. Kocaeli başta olmak üzere Yalova, Sakarya, İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Zonguldak, Tekirdağ’da ölümlere ve yaralanmalara neden oldu. En çok hasar alan İl, %48 oranla Kocaeli, %29 ile Sakarya, %14 oranla Yalova oldu.

Kocaeli’nde 9,427 kişi öldü. 19,447 kişi yaralandı.

Sakarya’da 3,890 kişi öldü. 7,284 kişi yaralandı.

Yalova’da 2,504 kişi öldü. 6 bin 42 kişi yaralandı.

 İstanbul’da 981 kişi öldü. Bolu’da 271 kişi öldü. Bursa’da 268 kişi öldü. Eskişehir’de 86 kişi yaşamını yitirdi. Zonguldak’ta 3 kişi hayatını kaybetti. Tekirdağ’da 35 kişi yaralandı. Yaralıların sayısı farklı verilmesine rağmen, 47 bin birey diye yazalım.

2010 yılında TBMM tarafından verilen bilgiye göre; hasar gören ev sayısı 285,211 oldu. İşyeri sayısı da 42,902 olarak bildirildi.

Bu olaylarda mimarların, mühendislerin, bina yüklenici firma ve kişilerin, belediyelerin, devletin, toplumun günahı çok büyüktür. Bu şiddette bir deprem başka gelişmiş bir ülkede olsaydı, 17 kişi belki ölürdü!”

Birkaç gün önce İstanbul, Silivri İlçesi, denizde 5,8 şiddetinde bir deprem oldu. 100 kadar bina oturulamaz hale geldi. 29 okul öğretim görülemez, hale geldiği için, kapatıldı! Deprem şiddetli değildi. Biz, depremi Yalova- Altınova’daki konteynırımızda çömelmiş iken hissettik.

Bir kentte 5,8 şiddetindeki bir depremde, hem de denizde olan depremde, binalar kendiliğinden çatırdayıp, kolon ve kirişler kırıldığı için, boşaltı ise; o binaların olduğu yerde; 7,4 şiddetinde deprem olsa ne olur?  Ülkemizde, İstanbul’da binalar kendiliğinden yıkılıyor! İnsanlar toplu halde enkaz altında ölüyor! Böylesi olay ülkemizin her yerinde oluyor. Sağlamlık, dayanıklılık, mimar ve mühendislik, yapıcılık 100 üzerinden 10 puan olarak hesaplanmaktadır.

 Babamın, Karadeniz siyah kokulu üzüm asması; asması, için yaptığı beton direkler bile bunların binalarından daha sağlamdır. Bu Müslümanlık değil, gâvurluğun bile alçağı, aşağılı bir durumdur. Putperestler bile böyle sahtekârlık yapmıyor. Herkes aklını başına toplasın, diye; böyle vurgulu yazıyorum. İnsanlar hala, yine anlamamakta ısrar ediyor.”

Akıllı, zeki, öngörülü, bilgili, bilinçli olmak için hemen her konuda bilgi edinip, uygulamak, gerçekleştirmek gerekir. Örneğin: 1- Trafik kurallarını öğrenip, harfiyen uymalı.

2- İş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim alıp, uygulamalı.

3- Ev kazalarından korunma; öğrenilip, yaşama uygulamalı.

4- Doğada yaşarken, tedbirli, temkinli, öngörülü, uyanık, dikkatli olmalı. Kazaya kurban gitmemeli. Sokakta, caddede, yolda yürürken; araç, gereç, malzemelerle ilgilenmemeli. Radyo, müzik dinlememeli.

1-      Doğal afetlerin neler olduğunu öğrenmeli. Bu doğal afet olaylarından korunma öğrenilmeli. Yıldırım ve yağmurda ağaç altlarında, düz yerlerde durmamalı. Kayık ile denize çıkmamalı. Sulama yapmamalı. Elde metal tutmamalı.

2-      Evlerimize, apartman, okul, işyerlerimize yıldırımlık takmalı. Yıldırımlığı bir çubuk olarak yükseltme yerine, çatı omuzlarına monte etmeli. Her işin en kalitelisini, verimlisini, yarayışlısını yapmalı.

3-      Dere yataklarına, deniz kenarlarına, alüvyon ovalara, bayırlara, sakat zeminlere bina yapmamalı. Her işimiz en mükemmel mimari, mühendislik hizmet kalitesinde olmalı.

4-      Ev, işyeri, köy, kentlerimiz muhteşem mühendislik hizmeti ile yapılmalı. Hiçbir işte umursamazlık, vurdumduymazlık, boş vermişlik, ilgisizlik, bilgisizlik yapmamalı.

5-      Doğal ve beşeri afetlerin neler olduğunu, neler olabileceğini öğrenip, ona göre hazırlık yapmalı. Dünyada 3 milyar yıldan beri hayvanlar, bitkiler kendini korurken; insan, doğal ve beşeri afetlerden kendini ne yazık ki, koruyamamaktadır! Akıl, zekâ, bilgi, bilinç sahibi olup; her işi zamanında en mükemmel şekilde yapmalı. Boş yere kurban olmamalı. Yaşamasını öğrenmeli.

6-      Fitneci, fesatçı, nifakçı, çıkarcı, menfaatçi, basit insanlarla iş yapmamalı. Çırağın, kalfanın, ustanın, mimarın, mühendisin, şirketin en iyisini seçmeli. Ama seçebilmek içinde önce bunları yetiştirmeli. Ülkemizde 26 milyon öğrenci var. Her İlde üniversite var. Ama sanatkâr bulamıyoruz. Meslek erbabı bulamıyoruz. Okullar; sanatkâr, meslek erbabı yetiştirmiyor. Burada birçok sorun var. Sorunları tespit edip, giderme plan program projeleri gerçekleştirmeliyiz.

7-      “02 Ekim 2019 Çarşamba – 05 Ekim 2019 Cumartesi” tarihleri arasında Van İline gittik. İzlenimlerimizi inşallah gelecek yazımızda yazacağım.