Her işin bir zaferi vardır. Zafere ulaşmak için azim, kararlılık, tutarlılık, sebat, plân, program, projelerle kaliteyi yakalayarak, zafere ulaşmalı. Her işimiz stratejik, verimli, plân, projelerle en kaliteli şekilde yapılmalı. Hiçbir zaman eksik, yarım yamalak işler yapmamalı. Hayırda acele etmeli. Geç kalan, dona kalır. Hazırlıksız yakalanır! Perişan, fecaat, felaket duruma düşer! Başarısızlığın bahanesi, özrü olmaz.

Sabır olmadan, başarı olmaz. Zafer olmaz. Muzaffer olunmaz. Her alanda sabırla, azimle, sebat ederek, kararlılıkla, tutarlılıkla, en deneyimli uzman elemanlarla çalışmalı. Sürekli çalışma, üretme içinde olmalı. Hem görev hem gönüllü olarak kendimizi işimize vermeli. Ölçüsüz tavır ve davranışlara karşı sabırlı ve dayanıklı olmalı. Pes etmemeli. Yılgınlığa, ümitsizliğe düşmemeli. Başarıya kilitlenmeli. Muhataplardan, partnerlerden,  rakiplerden geç kalmamalı. Düşmanlara ezilmemeli. Düşmanların saldırılarına karşı her alanda önde olmalı. Saldıran, dersini öyle almalı ki, 100 yıl saldırmayı denemeye kalkışmamalı. Kalkınmak, gelişmek, ilerlemek için her alanda çalışmak, zafere ulaşmak kutsaldır, farzdır. Tembellik, uyuşukluk, miskinlik haramdır, günahtır.

Eğer savaş olacaksa, kaçınılmaz ise en önce biz vurmalıyız. Zira ilk vuran rakibini sersemleştirir. Zayıflatır. Hele bugün ki, teknikle, teknoloji ile yarım saat içinde büyük bir gücü işlevsiz kılar. 1980 yılında Irak, İran Savaşı’nda ilk vuran Irak olmuştu. Sabaha karşı İran’ın 30 kadar havaalanını vurdu, kullanılamaz hale getirdi. Savaş 7 yıl sürdü. 1,5 milyon insan öldü!

1967 yılı İsrail, Arap Savaşı’nda İsrail 7 gün süren savaşta, ilk ayrım saat içinde ilk vuruşu ile Arapların 450 uçağını, havaalanlarını kullanamaz duruma getirdi.

1991 yılında, ABD, Irak’ın iletişim ve bileşim sistemlerini parazit yaptırarak, işlevsiz kıldı.  Savaş uçakları ile 120 bin sorti yaparak, Irak’ı tek kurşun atamaz duruma düşürdü!

Mesleğin gerektirdiği ilme, teknik donanıma sahip olmalı. Konuya hâkim olmalı. Niyet halis, hedef; Allah cc. rızası olmalı. İşin uzmanı olmalı. İşin, görevin seveni olmalı. Öğretmen, öğretmenliğini, imam görevini, teknik eleman işini en verimli, kaliteli, plân ve projeli yapmalı. Yapmayanlara fırsat vermemeli. Def etmeli.

“Müslümanlar, insanları hakka, hakikate, yararlı olmaya, hayra çağırmalı. Hangi meslekte olursa, olsunlar, mümin, hak ve hakikatçe davranmalı. Dürüst, emin ve güvenilir olmalı. Muhatapları tanımalı. İnsanlara anlayacağı düzeyden- seviyeden hitap etmeli. Hikmet ve güzel öğütle, doğru bilgiyle konuşmalı. Merhametli, tatlı dilli, güler yüzlü anlatım yapmalı. Hem din- iman, gündem, gereken bilgi aktarılmalı. Alçak gönüllü, ağırbaşlı, sabır yüklü, uygun ortam ve mekânda anlatım yapmalı. Başkalarını hedef alarak, konuşma, anlatma yapmamalı. “Doğrular anlatılınca, yanlışlar ortaya çıkar.”

Konuşma yaptıktan sonra kısa bir konuyu özetleme yapmalı. Anlatımda vurgular olmalı. Dili ve dini, bilgiyi çok iyi bilip, anlatmasını becermeli. Bir din vaizi var. Çok üslupsuz anlatım yapıyor. Türkçeyi diksiyonlu ve güzel kullanamıyor. Bazıları da çok iyi bir hatip oluyor. Güzel anlatmak, başarıya götürür.

İslam dini, akıl sahiplerine, samimi olanlara hitap eder. Dili- lisanî çok iyi bilmeli. Bilgiyi aktarmayı da çok iyi becermeli. Hitabet, anlatım dersi almalı. Akıllı insan kendini dil ile anlatır. Sorunlarını dil ile çözer. Dili iyi kullanan, başarılı olur. Dili kullanamayanların; eşekler, köpekler, horozlar, develer, boğalar, kediler gibi dövüştüklerini her gün izlemekteyiz!

İnsanlarımızın bir kısmı çok ama çok cahildir. Eşi ile çocuğu ile babası ile kardeşleri ile arkadaşları ile anlaşamayıp; birbirlerini öldürmektedirler! Eğitim- öğrenim, kibarlık, nezaketlik, olgunluk, sabır, öfke kontrolü, hak ve hukuk, sevgi, saygı eğitimi almamışlar. Ülkemizde bu nedenle her yıl 4 bin insan katledilmektedir!

İş sağlığı ve güvenliği eğitimi, trafik eğitimi, meslek eğitimi; özenerek, isteyerek, önemine inanılarak, kazandırılmadığı için her yıl 10 bin insanımız, hatta daha fazlası ölmektedir! Ama bütün bunları dert eden yok! Her yıl öldürülen, 300- 350 kadına kafa takılmış. Diğerleri gölgesinde kalmaktadır. Kadın öldürülmeleri de yasa ile önlenememektedir. Çünkü işler sadece yasalarla değil; iyi, güzel, yararlı eğitim ve öğretimlerle de halledildiğini unutmamalıyız. “İşi bir bütün olarak ele almalıyız.” İşin içinde yoksun olan; iyi bir eğitim- öğretim, güzel ahlak, edep, terbiye, hayâ, sabır, saygı, sevgi gibi değerler yok! Öfke kontrolü yok! Kanaat yok! Din- iman yok! İnsani, insan yapan değerler yok! Hayvanlaştıran öğeler çok! Sonuç; çok berbat, perişan, rezil, rüsva bir durum!

Başarıda güzel, etkili, yeterli, üsluplu, kurallı, efendice, bilimsel, dinsel konuşmak, iletişim kurmak çok önemlidir. Bilgi ile dil bilgisi kurallarına uygun konuşup, yazmalı. Güzel öğütler vermeli. Bilgiler aktarmalı. Güler yüz, tatlı dil, hoş sohbet, hoş sözlü, görselli, örnekli pekiştirici, kavratıcı olmalı. Konuşma ve yazmada teşbih- benzetmeler yapmalı. Animasyon, simülasyon- benzetim, etkinlik yapmalı. İnsanların algılama seviyesine göre konuşup, yazmalı. Edepli, adaplı, üsluplu, kurallı konuşup, yazmalı.

Sözün edebi; edebiyattır. Edebiyat ve Türkçe, diksiyon ve etkili, güzel konuşma, yazmayı becermeli. Edebiyat ve Türkçe bilmeden, hiçbir bilgi aktarılamaz. Sözün hukukuna göre, sözle incitmeden konuşup, yazmalı. Dilimizden güzel bilgi, şifa akmalı. Yeni bilgiler söylemeli. Hep aynı bilgileri tekrar edip, durmamalı. Her an kendimizi geliştirip, ilerletmeli. Gösteriş yapmadan edebiyat yapmalı. Kibir, gurur, büyüklenme asla olmamalı. Bu edepsizlik varsa, sözünde davranışında kıymeti olmaz. Halk sevmez. Hakk’da sevmez.

Güzel kavramlar aktarmalı. Komünistler, faşistler, kapitalistler, dinsizler, kâfirler gibi konuşmamalı.

Adaletli olmalı. Adalet; “gizli, açık her hakkı sahibine vermektir.”

Adalet; “ karşı tarafa hakkını vermektir.”

Müslüman hem adaletli, eşitlikçi hem de “Kısıt” olmalı.

Kıst: “ Aşikâr görünen adalet demektir. Kıst; kendi hakkından feragat etmektir, özveride bulunmaktır. Feragat ederek, üste vermektir. Kıst, adaletten daha ileri ve daha öte bir anlam taşır. Müslüman, gücü yettiğinde hem adaletli hem de kıst olmalıdır. Adaletli, eşitlikçi, kıst olmayandan, doğru- dürüst mümin Müslüman olmaz. Müslüman kendi ile yüzleşmeli. Kendini sorgulamalı, yargılamalı. Dünyada, ahrette yargılamadan, kendini mutlaka her gün değerlendirip, sorgulamalı, yargılamalı. Zarar, ziyan edenlerden olmamak için bunu mutlaka yapmalı.”

“İslam dininde kadın, erkek ayrımı yoktur. Allah, kulları arasında ayrım yapmamıştır. İkisinin de aynı özden yaratıldığını buyurmaktadır. Kadın ve erkek, cinsiyet ayrımcılığı yapılmayıp; önce insan denmektedir. “İnsan denilere, kadın ve erkek anlatılmaktadır.” Sorumlulukta eşittirler. Kadın ve erkeğin, bir bütünün iki eşit parçası olduğunu, peygamberimiz buyurmaktadır. Farklı muamele yapılmaması için pek çok uyarı vardır. Adalet ve eşitlik İslam dininin başlıca esasıdır. İlim öğrenmede, kadın ve erkeğe farzdır. Peygamberimiz, Mescidi Nebevi’de, Suffe okullarında kadın ve erkeklere eğitim verilmesini sağlamıştır. Muhakkak ki, ben muallim- öğretmen olarak gönderildim, buyurmuşlardır.

Peygamberimiz, özellikle kadınların ilim öğrenmelerini istemiştir. Bilen kadınları bilmeyenlere öğretici yapmıştır. Erkeklere de; kadınlarınız, mescitlere gitmek isterse, onlara izin verin, buyurmuşlardır. Kadınların rahat ders almaları için, erkeklerin olmadığı bir zamanda onlara ders zamanı ayarlamıştır. Kadın ve kızlarla sadece peygamberimiz ilgilenmezdi. Onlara kadın öğretmenlerde görevlendirmişti. Sadece din dersi verilmezdi. Hayata- yaşama hazırlayıcı bilgilerde verilirdi. Kadınlar, utanma duygusu ile hareket edip, ilim öğrenmekten geri kalmıyorlardı. İlim öğrenmek en ulvi çalışma, uğraşıdır.

İslam’da kadın, ilim öğrenme, spor yapma, ev işleri yapma, üretme, çocuklarına bakma ve eğitme konusunda mahir, meziyetli olmalıdır. Başka kadınlardan geri kalmamalı. Bilgisiz, cahil cühela, meziyetsiz, pısırık, yobazca davranan asla olmamalı. Sapkın, sapık, darmadağın kadın kesinlikle olmamalı. Müslümanların, erkek olsun, kadın olsun hiçbir olumsuz sıfatı, yetersiz durumu, yeteneksiz şekli, beceriksiz halleri asla, katiyen, kesinlikle olamaz.

Mümin, kadını ile erkeği ile havada, karada, denizde, okyanuslarda uzayda, tarlada, bahçede, okulda, fabrikada üretendir. Hazırcı, beleş geçinen, onlarca çocuk yapıp, onlarla kör, sağır, dilsiz duran; beceriksiz, yeteneksiz kişi değildir. Allah cc. mealen şöyle buyuruyor: “ Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve insanlara tebliğ et, eğit, öğret!

Kadınlarımızı en iyi şekilde öğretip, eğitmeli. Çıkarcıların kullanmasına yem, malzeme yapmamalı. Kadınlar yobaz, cahil, moloz, dinsiz, imansız kişilere kesinlikle ezdirilmemeli. Sevgi, saygı içinde erkek gençler, kadın, her ortamı kullanmalı. Birlik, beraberlik içinde melek olmalılar. Olgun insan, insanlar arasında hiçbir ayrım yapamaz. Kadınlar unutulmamalı. İnsan onuruna yakışır her ortamda olmalıdırlar. Bendeniz, kadınların eğitim- öğretim, yetenek, beceri, araştırma, geliştirme, inovasyon işlerinde kadını gördüğümde daha mutlu oluyorum. Daha değerli insan olmalarından huzur buluyorum. Uçak kullanırken, gemi kaptanlığı, tren, taşıt sürücüsü olurken, haz duyuyorum. Övünüyorum. İftihar ediyorum. Başka bir kadında pavyonda, diğeri sokakta dilenirken, üzülüyorum. İşte ebeveynin üstünlüğü, ilmin üstünlüğü böyle bir durum oluşturmaktadır.

Eğitimli- doğru öğrenimli insanlarda hiçbir olumsuzluk olmaz. Hastalık az bulunur. Aile geçimsizliği pek olmaz. Geçim zorluğu olmaz. Ticari ve meslek başarısızlığı az olur. İstenmeden evlendirme pek olmaz. Başarısızlık oluşmaz. Her konuda kendine ve başkalarına yetesiye bilgisi olur. İslam’ın, ilmin, insanlığın tüm değerlerini yaşam biçimi yaparlar.

 Kadın ve erkeklerimiz ilim insanı; âlim- bilgin olmalı. Bilge olmalı. İlme, irfana, mesleğe, sanata talip olmalı, istemeli. Âlim olurken, olgun insan olmayı unutmamalı. Dünün kazancı, bugünün bereketi, yarının umudu olmalı. Dün, bugün ne kazanırsanız, o size ödül olarak dönecektir. Kötülükler ise ceza olacaktır!

İslam dini, akıl üstü, doğa ilimleri üstü bir ilimdir. Allah’ın ilmidir, iradesidir. Doğa ilimleri de Allah’ın ilmidir, iradesi sonucu olmuş, olmaya devam etmektedir. Din ilimi ile doğa- pozitif ilim birbiri ile çelişmez. Zira aynı kaynağın ürünleridir. Bu hikmeti keşfedenler, arada hiçbir çelişki, farklı kaynak görmezler. Vahiy ve bilimin kaynağı; doğru, güzel, iyi, gerçekliği birdir. Hareket noktaları ilahi hikmettir. “Niyet kötü olursa, bu hikmeti kabul etmezler.”

 Beyin, kalp, kulak, dil, göz farklı söyler. Bu durum münafıklık alametidir. İlim, Müslümanların yitik malıdır. Gördüğü yerde alır, diyen, peygamberimizdir. Müslümanların gözünde, hak ve hakikat, gerçeğe ters düşmez.

İslam ve gerçek ilim- bilim- bilgi insani birey, aile, toplum, devlet olarak rahat ettirir. Huzurlu, mutlu, ferah, felah kurtuluşa erdirir. İlimle birlikte İslam dinini yaşa! Zarar görürseniz, zararınızı telafi ederim. Muttaki- takva bilge, güzel ahlak, edep, hayâ, adalet, meslek sahibi ol. Cehaletten kurtul. İki âlemde cennette yaşar gibi yaşarsın.”

Eziyet etmeyeceksin. Eziyet görmeyeceksin. İçten dışa doğru maddi, manevi anlamda tertemiz olacaksın. Emin- güvenilir insan, mümin olarak; ilimle, meslekle, sanatla, hak kültürle yaşayacaksın.

 Al-i İmran süresi 3/103. Ayete de sımsıkı sarılacaksın. Kula kul olmayacaksın. Kullanılan malzeme, alet, mankut, hayvansı olmayacaksın. Kur’ân’a uyacaksın. Peygamberimiz örnek alacaksın.

“Gelin, gönüller yapalım. Gönüllerde İslam’ı yaşatalım. Sevgiyi besleyelim, hep canlı tutalım. Gönül medeniyetleri kuralım. Sevgi engellerini aşıp, gönüllere girelim. İnsanları şefkat ve merhametle gönlümüze basalım. Gönül- kalp yapmak çok kolaydır. Kalplerimizi körleştirmeyelim. Allah cc. için iyilik, hizmet, yardım, gönül kurma ile gönüller fethedilir.

“ İyilikle, kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel davranışla sav,” diyen Rabbimizi dinleyelim.”

Yunus Emre diyor ki:

“ Gelin tanış olalım.

İşi kolay kılalım.

Sevelim, sevilelim.

Dünya kimseye kalmaz.

Ben gelmedim, davi- kavga için.

Benim işim sevi – sevgi için,

Dostun evi gönüllerdir.

Gönüller yapmaya geldim.

Dövene elsiz gerek,

Sövene dilsiz gerek,

Derviş gönülsüz gerek,

Sen derviş olamazsın.

Bir kez gönül yıktın ise,

O namaz, namaz değil.”

Eğitimci Öğretmen, Gazeteci Yazar Mehmet Kasap diyor ki:

“Sen, Hazreti Muhammet peygambere gönül vermemiş isen;

Dünya senin olsa, neye değer?

Allah’ın dini İslam’ı seçmemiş isen,

Kur’ân’dan anlamazsan, neye yarar?

İnsan, gönüllerini onarmıyorsan,

Her önüne geleni kırıp, döküyorsan,

İnsani ihya etmiyorsan,

Güler yüzle, tatlı dille, İslam’ı anlatıp, yaşamıyorsan,

İyilik senin nerendedir?

Allah’a ibadet etmiyorsan,

İnsanlara, varlıklara hizmet etmiyorsan,

İslam ve insan değil isen,

Nasıl bir olalım?

İnsanlar arasında ayrım yapıyorsan,

İnsani sevememiş isen,

Hata ve kusurları hoş görememişsen,

Sevgin, saygın nerededir?

Sevgiyi beslemeyip, öldürüyorsan!

İyilik ve takvadan yoksunsan,

Merhametin, sevgi, şefkatin yetersiz ise,

İnsanlık senin nerendedir?

Mükemmel, olgun insan olma niyetin yeşermeli.

Şefkat, merhamet, sevgi, saygı, müşfik olmalı.

Terör örgütü mensupları gibi adileşip, vahşileşip, hayvanlaşmamalısın.

Kapitalizm, materyalizm, komünizm, ateizm, sekülerizm gibi;

Gönül hastalıklarına tutulmamalısın.

Komünizm ve faşizm gibi diktatör olmamalısın.

Kapitalizm gibi paraya tapmamalısın.

Sekülerizm gibi dünyevileşip, put edinmemelisin.

Hazreti peygamber, Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus Emre,

İbn Arabî, Hacı Bayram Veli gibi olmalısın.

İslam medeniyeti inşa etmelisin.”

Yunus diyor ki; “Bir kez gönül yıktın ise,

Bu kıldığın namaz değil,

Yetmiş iki millet dahi,

Elin, yüzün yumaz değil.”

“Zafer, muzaffer olmak, zafere hazır olmayla olur. Zafere hazırlıklı olmayla olmaktadır. Ortak müttefik, ittifaklarla olur. Her durumda güçlü olmakla, birlik ve beraberlik içinde olmakla olur, oluyor. Eğitim- öğretim, güç, kudret, davaya bağlılıkla olmaktadır. Düşmanı gafil avlamakla olur. Her alanda başarılı ile olmaktadır.

Talas zaferi, Malazgirt zaferi, Miriye zaferi Önemli Türk zaferleridir.

Talas zaferini Çinlilere karşı 751 yılı Temmuz ayında kazandık.

Malazgirt zaferini 26 ağustos 1071 de Malazgirt de kazandık.

Miryakefalon zaferini 11 Eylül 1176 da kazandık.

Yine Hattin zaferini haçlılara karşı 03 Temmuz 1187 de kazandık.

Ayn-ı Calut zaferini Moğollara karşı kazandık.

Koyunhisar, Sırpsındığı, Çimen, Birinci Kosava, Niğbolu, Varna, Varna, İstanbul’un fethi, Otlukbeli, Çaldıran, Mercidabik, Ridaniye, Mohaç, Preveze, Cerbe, Cerbe, Haçova, Vadi üs Seyl, Çıldır, Koyun adaları, Çanakkale, Sakarya, 30 Ağustos Zaferi; Türk zaferlerinden sadece bazılarıdır.”