Devletimizin adı; “Türkiye Cumhuriyeti” Devletidir. Başşehri; Ankara’dır. Yüzölçümü; 779,452 km2’dir. Nüfusu; 2020 tarihi itibarı ile 83 milyondur. Resmi dili; Türkçe, dini; İslâm, para birimi; Türk Lirası’dır. Dünya küresinin en önemli yerinde yer almaktadır. Fiziki yapısı itibarıyla, Türkiye; Anadolu’muz kadar daha güzel bir fiziki yapıya, tarihi yapıya sahip başka bir ülke yoktur. Türkiye candır, canandır, iffettir, değerdir, önemdir, kıymettir, şahanedir, estetiktir, namustur. Dinin, imanın özgürce yaşanacağı yerdir. Onurdur, saygınlıktır, insanlıktır, tarihtir.

Türkiye’miz, Kuzey yarım kürede, kuzey kutup ile ekvator arasında, ortaya yakın bir yerde yer almaktadır. 36- 42 derece kuzey enlemleri, 26- 45 derece doğu boylamları arasında yer almaktadır. Eski dünya kıtalarının ortasında yer almaktadır. Avrupa, Asya, Afrika kıtaları arsında, tam bir merkezi yerde, köprü olmaktadır. Asya ve Avrupa kıtalarında, vatan toprağımız bulunmaktadır. Kara, hava, deniz, demir yoları, enerji hatları ülkemizden geçmektedir.

Kara sınırlarımızın uzunluğu 2,875 km, sahil uzunluğu adalarımızı dâhil 8,333 km.dir.

Türkiye kara toprağı, vatanımızın Kuzey- Güney boyu ortalama 650 km.dir. Doğu- Batı uzunluğu ise 1,650 km. kadardır. Karadeniz sınırlarımız, kıyı ülkeleri ile belirlenmiştir. Karadeniz’de kıyısı olan ülkeler, kendi sınırlarına yakın bölgeleri anlaşma ile almışlar. “Biz, Türkiye’ye ye de, sınırlarımız boyunca 200 deniz mili genişlik anlaşma ile verilmiştir.”

 1 deniz mili= 1,61 kilometredir.

Karadeniz’de bir sınır anlaşmazlığımız henüz yoktur. Bu ay içinde, Karadeniz’de doğalgaz yatakları keşfettik. Keşiflerimiz ve çıkarma çalışmalarımız kendimize ait 5 gemimizle devam etmektedir.

Ege Denizi, Akdeniz’de, Yunanistan ile “mavi vatan” dediğimiz bu iki deniz sınırları için şu anda savaş eşiğine geldik. Avrupa ve Amerika; Yunanistan’ı silahlandırmakta, desteklemekte, kışkırtmaktadır. Yunanistan, iki denizi de kendi denizi sanıp, haritalarını ona göre yapmaktadır. Bizi kıyılarımızda hapsetmektedir.

 Ege ve Akdeniz’deki adalarına; “deniz yetki alanı” oluşturmak istemektedir. 23 adadan, 18 tanesini, 1923 yılı Lozan Analaşması ve 1945 yılı Paris anlaşmalarına uymayacak şekilde silahlandırdı. Her türlü askeri silahı konuşlandırdı. Hatta kayalıkları bile silahlandırmaktadır. Bu uluslararası anlaşmalara da aykırıdır. Adalarında “kıta sahanlığı” olmadığı küresel anlamda kabul edilmektedir. Uluslararası mahkemeler bu konuda diğer ülkeler arasında 9 tane yargı kararı vermiştir. Yunanistan bir adalar devleti değildir. %17’si adalardan oluşmaktadır.

Bizde, Akdeniz’de 200 deniz mili “deniz yetki alanı” oluşturduk. Ham petrol ve doğalgaz aramalarımız sürdürmekteyiz. Karadeniz’de yapılan gibi kıyı ülkelerle de paylaşabileceğimizi bildirdik. Ama sömürgeci ülkelerde, pay almak için orduları, askeri güçleri ile oradadırlar. En fazla kışkırtıcılığı Fransa yapmaktadır. Yunanistan’a 18 savaş uçağı, 4 savaş gemisi satma kararı aldı. Zaten ekonomik çöküşte olan Yunanistan’a hepsi silah satma derdindedirler!

Lütfen, bir dünya haritası açınız! Ülkemizin yerini inceleyiniz. İbret gözü ile inceleme, araştırma, irdeleme yapınız. Başka bir ülke de bu özellikler, nitelikler yoktur. Dört deniz, iki kıta, 7 iklim bulmak olanaksızdır. Yedi Coğrafi bölgemizin her birinin farklı iklimleri vardır. Hatta her bir coğrafi bölgemizde birden fazla iklim bile görülmektedir.

Ülkemiz, kıtalar arasında köprü konumunda olduğu için, eski devirlerde de göçlere, işgallere uğramış. Bilinen tarih kadarı ile 30’dan fazla devlet, Anadolu topraklarımızda kurulmuştur. Ülkemizde pek çok eski tarih kalıntıları, uygarlık kalıntıları hala bulunmaktadır. Ülkemizde 27 binden fazla tarihi eserimiz hala ayaktadır. Pek çok kavim- ırk, medeniyet, devlet, kültür insanları bu vatanımızda yaşadı. Bilinen tarih itibarıyla; 15 bin yıldan beri insanlar bu ülkemizde yaşamaktadır.

Vatan topraklarımızda; “ Hattiler, Hititler, iyonlar, Asurlular, Urartular, Hurriler, Mittaniler, Frikyalılar, Lidyalılar, Medler, Persler, Makodanyalılar, Romalılar, Partlar, Sasaniler, Haçlılar, Moğollar, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Atabekler, Memluklar, Anadolu beylikleri ki; 17 tanedir. Karakoyunlular, Akkoyunlular, Trakyalılar, Avrupa Hunları, Avarlar, Bulgar Türkleri, Peçenekler, Haçlılar, Slavlar; Anadolu topraklarımızda yaşadı veya işgal ettiler.”

“Anadolu toprakları, 2. Yüzyıldan itibaren Türk kavimlerinin akınına uğramaya başladı. Büyük Selçuklular, Anadolu Selçuklular, Osmanlı Devleti; Anadolu’yu yurt, vatan, ülke, devlet yaptı. 1071 Malazgirt zaferi ile başlayan Türkleşme ve Müslümanlaşma, 11. Yüzyıldan başlayıp, 15. Yüzyılda tamamlandı. Yanı bu aziz, kıymetli toprakların, biz Türklere yurt olması, öyle kolay olmadı. Verdiğim tarihlere bakarsak; 13 yüzyıl sürdü. Belki de bu 13 yüzyıl içinde şu anda ülkemizde yaşayan 83 milyon insan kadar şehit verdik, gazi verdik. Bu aziz vatanımızın, devletimizin kıymetini bilmeyip; alçaklık, kahpelik, hainlik, kötülük yapanları bunun içindir ki; insanlık dışı yaratık olarak nitelendiriyorum.”

“Ülkemiz Türkiye, Osmanlı’nın son dönemlerine kadar saldırıya, işgale uğramadı. 19. Yüzyılda; Rusya, papalık- Haçlılar, Siyonist, mason örgütlerin iç ve dış saldırıları ile yıkıcı ve bölücü örgütler saldırıya geçti. Hiç yoktan 1. Dünya Savaşı’na sokulduk. İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve bunların sömürge ülkelerinden getirilen askerleri, yurdumuz işgal etti. Ülkemizde de 2. Abdülhamit Han’ı iktidardan düşürüp, ülkeyi yöneten terör örgütü; İttihat Ve Terakki Cemiyeti olunca, üç beyinsiz kafanın uğruna, milyonlarca insanımız katledildi! Vatanımız işgal edildi.

Halka, özgürlük- hürriyet eşitlik, refah vaat edenler; 2. Abdülhamit Han’ı hedefe koydular. O giderse; ülke kalkınır, gelişir, rahatlar gibi bin bir türlü süslü laflar ettiler. Oysa dertleri; 2. Abdülhamit Han ile birlikte devleti yıkmaktı ve de yıktılar! Bunu iç ve dış düşmanlar ortak, işbirliği, müttefik, ittifak halinde yaptılar. Sonrasında ne 2. Abdülhamit Han kaldı ne devlet!

31 Mart denilen isyan, ayaklanma olayını çıkardılar. Selanik’ten İstanbul’a ayarlanmış, kurgulanmış, asker kılıklı hain tayfa getirildi. İç ve dış kahpe hainler; isyan, ayaklanma çıkardı. Rumi takvim’e göre 31 Mart 1325, Miladi takvime göre 13 Nisan 1909 da çıkarılan hükümeti yıkma isyanı, 13 gün sürdü. Miladi takvim ile 13 – 24 Nisan 1909 tarihleri arasında ayaklanma yapıldı. 2. Abdülhamit Han hükümeti yıkıldı. Sultan, Selanik ve İstanbul’da ölene kadar ev hapsine tutuldu. İşte hain İttihatçıların eline geçen devlet yönetiminde; savaşlar, 5 bin kilometre kare toprak kaybı, Osmanlı çöküşü, 4 milyon insanımızın katledilmesi, böylece hainler ile sağlanmış oldu!

Ayni hileli oyunu şimdi Eski Başbakanımız ve şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan için yapmaktadırlar. Aynen aynısı, benzer bir oyun oynanmaktadır! 2013 Taksim - Gezi olayları, PKK katliamları, Feto 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, on defadan fazla suikast girişimi, sol- komünist ayaklanmalar, Deaş dinci kılıklı emperyalist terör hareketleri, içteki, vatan – millet düşmanlarının ittifakla yıkıcı hareketleri, devlet içine sızmış alçakların girişimleri, hep İttihatçıların taklit edilen hainlikleridir. 16 Türk devleti de hep böyle hainliklerle yıkılmıştır. 12 Osmanlı sultanı hainler tarafından katledilmiştir!

Osmanlı yıktırıldı. Cumhuriyet kuruldu. İttihatçılar yönetimde ağırlık oluşturunca, “Atatürk İhtilalı,” “ Kemalizm” adına devrimler yapıldı. Halka karşı zorla devrimler gerçekleştirilmeye çalışıldı. Halkın değerleri, inancı, ibadetleri, mabetleri, varlığı karşı alınarak; zorla, jandarma, zaptiye ve polis zoruyla yapılan antidemokratik uygulamalar, devlet yönetimi ile halkı karşı karşıya getirdi. On binlerce vatandaş ceza aldı, idam edildi, sürgün yapıldı! İşkence yapıldı! Öldürüldü!

 Özgürlük, bağımsızlık, hürriyet, din ve vicdan özgürlüğü rafa kaldırıldı. Emperyalist sömürgeci dayatmacılar bayram ederken, aziz milletimiz darağaçlarına çekildi! Çete başları hâkim- yargıç yapıldı. Faşist ve komünist dikta rejim uygulamaları, birlikte yapıldı. Çürük bir rejim kuruldu. Bu rejim ile ülkemiz ilerleyemedi, kalkınamadı, gelişemedi. Eğitim- öğretim sistemi ile daha çok materyalist, komünist, bölücü hainler yetiştirildi. Ülkemiz sürekli ama devamlı sol- komünist ve bölücü komünist hainlerin; anarşi, şiddet, terör, yağma olaylarına uğradı. Eğer Adnan Menderes, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri kurulmamış olsaydı, bu aziz millet; ekmek, şeker, yağ, enerji, süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, sebze, meyve, yumurta, un, su bulmakta zorluk çekerdi. Çünkü bunlar hep sol iktidarlar döneminde oldu! Süleyman Demirel, solcular tarafından ne kadar saldırıya uğrayıp, başarısız yapılsa da, yinede kalkınmada payı vardır. Mason olarak, solcu komünistlerden daha kötü değildi ki, cuntacı komünist hainlerin hedefine konulmuştu.”

Canım, Ciğerim, Türkiye’m” adlı bir şiir yazalım:

“Canım, Ciğerim, Türkiye’mi her türlü kötülüklerden, zarardan koruyalım.

Savaşlardan, saldırılardan, doğal afetlerden,

Hainliklerden, anarşiden, şiddetten, terörden,

İklim değişikliğinden, erozyondan, yangınlardan koruyalım.

Ülkemizi tarım, hayvancılık, sanayi, turizm, ticaret ile kalkındıralım.

Yer altı, yerüstü kaynaklarından uygun şekilde yararlanalım.

Ulaşımı, iletişimi, bilişimi, eğitimi- öğretimi geliştirelim.

Sıçrama yapalım, olgun ve medeni insan olalım.

Gelişmişlik düzeyimizi yükseltelim, ahlâklı insan olalım.

Cinsiyet ayrımcılığı yapmayalım; erkek ve kadına eşit davranalım.

Gelişmişlik düzeyimiz yüksek olsun, sağlıklı yaşayalım.

 Zamanımızı en iyi şekilde değerlendirip, olumlu insan olalım.

Doğum oranları yüksek olmasın, ölümleri azaltalım.

Çocuk ve genç nüfusu iyi yetiştirip, insanlıklı yapalım.

Bilim okur- yazarı insanlarımız çok olsun.

Tüm dünyaya en güzel örnek olalım.

Beslenme ve barınma koşullarını iyileştirmeli.

Sağlıklı, tıbbi, hijyen, eğitimli, bilgili, çalışarak yaşamalı.

Aile planlaması mutlaka yapılmalı.

Dünya genişlemiyor ama nüfus 200 yılda sekiz kat arttı!

Genç nüfus çok ama aç, işsiz, eğitimsiz olursa; zararı çok olur!

Sağlık, eğitim, öğretim, milli gelir, nitelik az olur!

Yüksek doğuma iş bulmak olanaksız olur.

Pek çok sosyal sorunu beraberinde getirir!

Çok nüfus; kirlilik, yeşil ve mavi az demektir.

Konut, geçim, beslenme, sağlık yetersiz demektir.

Savaş, çatışma, kavga, bölüşme derken, huzur olmayacak!

İki milyar aç sayısı çok daha fazla artacak!

Savaşlar, göçleri artıracak; ülkelerin düzeni bozulacak!

İç göç, dış göç, devamlı göç, zorunlu göçler olacak!

Eğitim düzeyi düşer, kalkınma hızı azalır!

Deprem, sel, kuraklık, doğal afetler artacak!

Çalışalım; tarım, hayvancılık, çiftçilik, madencilik, balıkçılık,

Mobilyacılık, demircilik, fırıncılık, besin sanayi, seramik;

Otomotiv, dokuma, deri, giyim, makine sanayi, kimya sanayi;

İnşaat, enerji, teknoloji, enerjide gelişip, kalkınalım.

Eğitim, sağlık, turizm, ulaşım, iletişim, hukuk, güvenlikte gelişelim.

Bilgiyi, teknolojiye ve üretime dönüştürelim.

Çevreci olalım, doğayı tahrip edip, iklimleri değiştirmeyelim.

Aklımızı, din- iman, ilim, bilim, irfan ile işletelim.