Farklı öğrenme ve öğretme yöntemleri vardır. Önce bu öğrenme ve öğretme yöntemlerini dosdoğru şekilde öğrenmeli. Sonrada öğrencilere, başkalarına pedagojik yol ve yöntemlerle öğretmeli.

Eğitimci öğretmenin sınıfta, atölyede ders işlerken, öğrenciyi aktif, etkin kılmalı. Fikirler başkaları ile paylaşılıp, tartışılmalı. Grup içinde konular anlatılmalı, tartışılmalı, sorunlara çözüm, çare aranmalı. AR- GE, inovasyon yapmalı. Bilgiler doğru algılanmalı.

Bilgi öğreniminde çoklu zekâ kullanılmalı. Altı duyu organı işletilmeli.

Bilgi okuyarak %10 oranında öğrenilirken, işiterek- dinleyerek %26 öğrenilir.

Görüp, işiterek %50 oranında öğrenilir.

Söylediklerinin %70’ini öğrenir.

Yaptıklarının %90’ını öğrenir, aklında tutar.

Demek ki, bir bilginin öğrenilmesi için, bilgi işlenmeli, kullanılmalı, uygulama alanına sokulmalı.

Bilgi öğrenilirken, 6 duyu oranı kullanılmalı. Bedenin tüm bölüm ve organları işlevli hale getirilmeli. Atölye, laboratuvar, uygulama, pratikler mutlaka ama muhakkak yapılmalı. Sadece ezberle, anlatmakla ders konuları yeterince öğrenilmez.

Öğrenilen bilgiler; günlük, haftalık, aylık, yıllık tekrar edilmeli. Unutmamanın en iyi ilacı; bilgiyi tekrar etmektedir.

Etkili öğrenme sağlamak için; düşünsel, duyumsal, sezgisel, görsel, sözel, tümden gelim, tüme varım, uygulama, AR-GE, inovasyon yöntemleri yerine göre mutlaka yapılmalı.

Öğretmenler, öğrencinin durumuna göre eğitim- öğretim yöntemi belirlemeli. Herkese aynı anlatımla ders öğretilmez. Bazıları erken, kolay kavrar. Bazılarının kavraması geç olur. Emek ister. Her insan, her öğrenci ayrı bir dünyadır. İlgi ister, emek ister, bakım ister.

İnsanın öğrenmesi için bilgiye istek, merak olmalı. Bilgi dürtüsü olmalı. Bilgi, istek, merak, emek olmadan öğrenilmez.

Öğrenme konusunda kaygı, kaygı, fobi oluşturmamalı. Varsa giderilmeli. Fobiler çocuğu korkutur. İlgiyi azaltır. Kaygı ve korkuya karşı savunma sistemleri oluşturmalı. Bazı çocuklar okula gitmek, sınıfa girmek istemediğinden, ağlarlar. Bu kaygı, korku çocuğa öğretilmemeli.

Kapsayıcı öğrenme sağlamalı. Çocuğa öğrenme, kitap, defter, kalem, öğretmen, okul sevgisi vermeli. Çocuğun eğitiminde sadece okul etkili değildir. Aile de etkilidir. Ailenin eğitmediği çocuğu, öğretmen eğitimde pek başarılı olamamaktadır. Çocuğun eğitiminde iletişim, bilişim, kültür, sanat etkinlikleri de olumlu, olumsuz çok etkin olmaktadır. Hatta anne ve babayı, öğretmeni geçmektedir.

Bugün yanlış iletişim, bilişim, dijital etkinliklerin altında yanlışlara sürüklenen çocuklar çok suç işlemektedir. Bunlar bilerek, planlayarak, tasarlayarak, şer güçler tarafından yaptırılmaktadır.

Herkes görevini, rolünü doğru yapmalı. Herkes üzerine düşen görevlerini eksiksiz yerine getirmeli.

Öğretmen, eğitim ve öğretimde tüm ders araç – gereçlerini yeri geldiğinde kullanmalı.

Çocuklarla bazı ders konularını simgesel oyunlarla, şarkı, türkü, denemelerle, canlandırmalarla araştırma- incelemelerle yapmalı. Konularla ilgili filim, sinema, tiyatro izlemeli. Tüm beden organları ders işlemede kullanılmalı. Öğrenciler okula devamsızlık yapmamalı. İzin alma yapmamalı. Hasta olmamaları içinde, sağlıklarını koruyucu önlemler alınmalı. Gerektiğinde en iyi şekilde tedavi edilmeli. Çocuklar, gençler geleceğimizdir. Ona göre önem, değer verilmeli. Yatırımı daha çok çocukların yetişmesi için yapmalı. Eğitim- öğretim, sağlık için harcamalar yapmalı.

Ders konularının daha iyi anlaşılması için; ödevler yapmalı. Gezi, gözlem, inceleme, araştırma, geliştirme, olayları yerinde inceleme yapmalı. Filmlerini izlemeli. Zihinde, akılda, zekâda, ruhta kalıcı etkiler oluşturmalı.

Ders konuları öğretmenle, öğrencilerle işbirliği içinde yapılmalı. Derste öğretmen de öğrencide etkin olmalı. Sadece öğretmen anlatım, geçmemeli. Dersler öğrencilere verilirken, bilerek, dosdoğru hareket etmeli. İkilem içinde kalmamalı. Ders kesinlikle hazırlıksız girmemeli.

Ben öğretmenlikten emekli olduktan sonra da öğretmenlikte görev aldım. Yalova İli, Altınova İlçesi, Subaşı- kalıcı konutlarda olan hacı Ali Saruhan İlköğretim okulunda görev yaptım. 10 ayrı yerde görev yapmıştım. Ama okul olarak bu okul daha iyi eğitime hazırlanmıştı. Her bir sınıf bir ders konusuna hazırlık olsun, diye hazırlanmıştı. Sosyal Bilgiler, Fen Bilgisi, matematik gibi her dersin ayrı sınıfı vardı. O ders geldiğinde, o sınıflara gidilirdi. Ders araç- gereçlerinin hepsi o sınıfta bulunurdu. Okulda büyük harf olan “ E” gibi yapılmıştı. Konferans ve spor salonu vardı.

Öğrenciler sadece dersleri konusunda yetiştirilmeli. Bugün toplumlarda en çok görülen, ahlaksızlıktır. Bu ahlaksızlığın giderilmesi için eğitim- öğretim yapmalı. Bugün insanlığa en çok zarar verenler, okumuşlardır. Kısacası, devlet kendi eli ile yaramaz, zararlı, kötü, pislik yapan kişiler yetiştirmektedir!

Öğrenciler okudukça her tülü sapkın fikirleri öğreniyor. Doğru ile yanlışı fark edemiyor. Etse de kendini koruyamıyor. Koruması için bilgi, bilinç kazandırılmalı. Grup, çete, mafya, anarşist, şiddetçi, terörist, katil, hırsız, çatışmacı, zorba, haydut, eşkıya, kıskanç yetiştirmemeli. Öğrenci her türlü kötülüğe, yanlışlığa karşı korunaklı hale getirilmeli.

Öğrenmeyi düşünme, öğrenmeyi öğrenme, öğrenmeyi becerme, öğrenmeye hazırlanma, hayata gereken her beceriyi öğrenme yapmalı. Öğrenci okulda hayata hazırlanmalı. Bugün okullar, 65 bin okul,650 bin dershane, 1 milyon 200 binden fazla devlet okulu bunu yeterince becerememektedir. Yılda 20.000- 30.000 öğretmen devlet alıyor. Piyasada, sokakta boş gezen 1 milyon kadar öğretmen bulunmaktadır. İhtiyaca göre eğitim yapılmadı. Hala öğretmen yetiştirme devam ediyor. Boşta gezen 5 milyon kadar insan var. Bunlar kendi mesleğine göre iş arıyor. Ama okuduğu mesleğin pek iş istihdamı yok. Oysa sanayileşen ülkemizde vasıflı, kalifiye elemanına ihtiyaç var. Ama herkes amir, memur olmak istiyor. Planlama yapılmadan, okul açılıyor. Gençler 2- 4-5 yıl daha okuyor. Sonunda iş yok!

Bir de öğretmenler, öğrencilerin sorunları altında eziliyor. 2011 yılında, 8 yıl olan zorunlu eğitim, 12 yıla çıkarıldı. Her tülü zekâya sahip olanlar, okula gidiyor. Bu da başka sorunlar oluşturuyor. 1997 yılında da zorunlu eğitim 5 yıldan 8 yıla çıkarılmıştı.

Her iş yapılmadan önce deneyimli yüksek uzmanlara danışılmalı. İşin enine- boyuna, derinlemesine değerlendirmesi yapılmalı. Ondan sonra uygulamaya geçilmeli.

Öğrenci hayata hazırlanmalı. Ülkenin neye ihtiyacı varsa, öyle yetiştirilmeli. Şu anda meslek sahibine, teknik insana, ustaya, kalfaya, çırağa ihtiyaç var. Ama bu meslekte yeterince insan yetiştirilmiyor. 8,5 milyon insan üniversitelerde amir, müdür, memur olmak için okutuluyor. Öğrencide bunu istiyor. Sonra iş bulamıyor. İş beğenmiyor. Oysa okuduğuna bir incir, dut çekirdeği doldurmaz.

Öğrenciye doğru ile yanlış öğretilmiyor. Yanlışlarla yaramaz, kötü, zararlı insanlar yetiştiriliyor. Yalanlar gerçek gibi kabul ettiriliyor. Doğrusunu bilmeyen körpe, genç beyinler, yalana; doğru ve gerçek diye inanıyor. Sonra ortaya arsız, hayâsız, edepsiz, hırsız, terörist çıkıyor. Akıllar bozuluyor. Zekâlar kötülükte kullanılıyor. Akademik bilgi değil, birilerine köle, tutsak edilecek, düşünce üretemeyen aptallar yetiştiriliyor.

Ülkemizde din- iman, tarih bilmeyen milyonlarca kötülüğe uşak yetiştirildi. Bunlar her zaman ülkemizin başına bela oldular. Ülkemizin ilerleyip, kalkınmasını engellediler. Bunların önemli, değerli, yararlı iş yapmadıkları ortadadır. Sapık sapkından hayır gelmez, gelmiyor, hiç gelmeyecek.

Derinden düşünmeyi becermeli. Düşünme biçimlerini öğrenip, tümünü düşüncede kullanmalı. Zararlı, ayrılıkçı, bölücü, boş, sapkınca işler içinde asla olmamalı. Objektif, dürüst, gerçekçi, hakçı olmalı. Fitneci, bozguncu, bozucu, yıkıcı olmamalı. Negatif enerji taşımamalı.