Bir bireyin, insanın iyi, güzel, yüksek ahlâklı olması için; ilim, bilim, irfan, hikmet, din- iman, kültür, sanat, meslek, medeniyet sahibi olmalı. Cehaletin karanlığından uzak olmalı

Kötülük, çirkinlik, yalan ve yanlıştan ırak olmalı. Manevi değerleri hiçbir maddi olanakla değiştirmemeli.

Mal, mülk, servet, makam, mevki, hırs gibi insan yaşantısını etkileyen olgulardan etkilenmemeli. Hak, hukuk, adaletten asla ayrılmamalı. Kibir, gurur, böbürlenme, büyüklük taslama gibi olumsuz davranışlara kapılmamalı. Bozuk, yanlış, kötü, çirkin, batıl inanç ve inanışlara düşmemeli. Nefsin, şeytanın azgın, kötü, çirkin isteklerine uymamalı. Gösteriş için iş, işlem, muamele yapmamalı. Başkasının malına, mülküne, servetine tamah etmemeli. Kıskanmamalı. Çekememezlik yapmamalı.

Güzel ahlaklı insan, aşağılık işlerde bulunmaz. Bayağı işler yapmaz.

Hakka, hakikate, doğruya, gerçeğe, adalete, hakkaniyete, güzel ve yüksek ahlaka, edebe, hayâya kin ve nefret duymaz.

Yüksek ve güzel ahlaklı kişi, kendini beğenmez. Kibirlenmez.

Başkalarının başına gelen belalara sevinmez.

İnsanlarla barışık, uzlaşmacı, dost olmaya çalışır.

Müslüman kişi etkin, yetkin, başarılı olur. Korkak, çekingen, pısırık, pasif, edilgen olmaz.

“ (Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "De ki: Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Onların yanı başımda bulunmalarından da sana sığınırım."

Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (sas.) şöyle buyuruyor:

"Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her önemli iş, bereketsiz ve sonuçsuzdur."

Cenâb-ı Hak, peygamberleri aracılığıyla her türlü sıkıntı ve zorluktan kurtaran, iyilik ve hayır kapılarını açan iki önemli cümle öğretmiştir. Bu iki cümle, Eûzü-Besmele olarak bildiğimiz, Eûzü-Besmele;

"Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım. Söz ve işlerime Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlarım." demektir. Rabbimizin emir ve yasaklarına göre hayatımızı tanzim etme kararlılığını göstermektir.

Eûzü-Besmele, imkânları ve gücü sınırlı olan insanın, sonsuz kudret ve merhamet sahibi Allah'a sığınmasıdır. Allah'ın her an ve her yerde kendisini gördüğü bilinciyle yaşamasıdır. Eûzü-Besmele, ibadetlerimizin anahtarıdır. Dilimizin süsüdür.

Eûzü-Besmele ile gönül kapıları Allah'a açılır. Zorlukların üstesinden gelmek için, Eûzü-Besmele ile Yüce Allah’a niyazda bulunulur.  Sorumluluklar yerine getirildikten sonra Eûzü-Besmele ile hastalıklara Allah’tan şifa istenir. Bütün tedbirler alındıktan sonra Eûzü-Besmele ile sıkıntılara Allah’tan çare beklenilir.

Eûzü-Besmele, kitaplara ve levhalara sığdırılamayacak kadar değerli ve kıymetli bir hazinedir. Rabbimiz, onları anlayalım ve hayatımızın her alanında kılavuz edinelim diye bizlere göndermiştir. Nitekim tertemiz yaşantılarıyla insanlara örnek olan bütün peygamberler, davetlerine Eûzü-Besmele ile başlamışlardır. İnsanları tevhit ve vahdete Eûzü-Besmele ile çağırmışlardır. Haramlardan, gayri meşru işlerden, kin, nefret ve öfkeden, fayda vermeyen ilimden, Allah'a sığınmışlardır. Şeytana, şeytani duygu ve düşüncelere, her türlü şerre ve şer odaklarına karşı Allah'tan yardım istemişlerdir. Yüce Rabbimizin bu husustaki emri gayet açıktır:

 "Eğer şeytandan seni kötülüğe sevk edecek bir düşünce gelirse, hemen Allah'a sığın."

Bizler de hayatımızın her ânını Eûzü-Besmele ile ilmek ilmek dokuyalım.

Eûzü-Besmele ile her işimize, sözümüze başlayalım. İyiliklerle dört yanımızı, her tarafımızı kuşatalım. Hiçbir kötülüğe, harama, günaha yaklaşmayalım.

 Eûzü-Besmele ile ilmi, bilimi ve teknolojiyi öğrenelim. Allah'ın adıyla okuyalım, okutalım. Öğrendiklerimiz bizi Allah'ın rızasına ulaştırsın, dünya ve ahiretimizi mamur kılsın. Eûzü-Besmele ile evimize girelim. Huzur ve mutluluğu ailemize hâkim kılalım. Şiddet ve nefretten uzak duralım. Her zaman ve her yerde, Eûzü-Besmele ile işyerlerimizi açalım, mesaimize başlayalım. Helalinden kazanıp helale harcayalım; haramdan, kul ve kamu hakkından sakınalım. Eûzü-Besmele birleştirsin gönüllerimizi. Sağlamlaştıralım birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi; aramıza fitne, fesat ve ayrılık sokmaya çalışanlara asla fırsat vermeyelim.

Sevgili Peygamberimiz (sas.) evinden çıkarken, evine girerken, yatarken, kalkarken daima Eûzü-Besmele çekerdi.

Eûzü-Besmele ile sözlerine ve işlerine başlar, Eûzü-Besmele ile Rabbine niyazda bulunurdu.

Peygamber Efendimiz (sas.)'in kendisini örnek almamızı isteyerek, yaptığı şu duayla sığınalım Allah'a: “Allah'ım! Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)'in senden istediği bütün hayırları biz de istiyoruz. Sana sığındığı bütün kötülüklerden biz de sana sığınıyoruz, koru bizi Allah’ım. . Yardım sendendir ve dönüş sanadır. Güç ve kuvvet sadece senin yardımınladır.”

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: 

“Allah’a ve Resul’üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz de gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (sas.) şöyle buyuruyor: 

“Müminler, birbirini destekleyen bir binanın tuğlaları gibidir.”

Coğrafyaları, renkleri ve dilleri farklı olsa da, bütün Müslümanlar kardeştir. Müminlerin tamamı Hz. Muhammed Mustafa (sas)’in ümmetidir. Allah Resulü (sas), bir hadislerinde ümmet ve kardeş olmanın gereklerini bizlere şöyle öğretmektedir:    

“Birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”

Bizler, tarih boyunca Sevgili Peygamberimiz (sas)’in bu çağrısını dikkate aldık. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve muhabbetimize her daim sahip çıktık. Bu bilinçle nice kardeşlik destanları yazdık. El ele, gönül gönüle vererek her türlü zorluğa ve sıkıntıya birlikte göğüs gerdik. Aynı topraklar üzerinde yaşadığımızı, aynı idealleri paylaştığımızı hiçbir zaman unutmadık. Gök kubbenin altında sevinçlerimiz de birdir, üzüntülerimiz de birdir. Dualarımız da birdir, âminlerimiz de birdir. Düşüncelerimiz, mezhep ve meşrebimiz farklı olsa da, uğruna nice şehitler verdiğimiz vatanımız birdir.

Dün olduğu gibi bugün de cennet vatanımıza göz diken, hain emellerle kardeşliğimize kastedenler var. Bizi birbirimize düşürmek ve huzurumuzu bozmak için çalışanlar var. Aramıza fitne ve fesat tohumları ekerek, bizi zayıflatmak isteyenler var. Bunlar karşısında hepimize düşen, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizden asla ödün vermemektir. Din, Kur’an, vatan ve ezan gibi mukaddesatımız etrafında birbirimize kenetlenmektir. Şehitlerimizin uğruna canlarını feda ettikleri ulvî değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. Göz aydınlığı yavrularımızı ve geleceğimizin teminatı gençlerimizi, inancımıza, tarihimize ve medeniyetimize sahip çıkacak, iyi bir insan olarak yetiştirmektir. Onları, güler yüz ve tatlı dille, camilerimizin huşû ve huzur veren manevi iklimiyle buluşturmaktır.

Geçen hafta hain bir terör saldırısı nedeniyle vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı. İnanıyoruz ki, Rabbimizin rahmeti şehitlerimizin üzerinedir. Onlar, kendilerine müjdelenen cennet nimetleriyle sevinmektedirler. Şehitlerimizi ve gazilerimizi yetiştiren anne babalar başımızın tacıdır. Onların eş ve çocukları en değerli emanetimizdir. Biliyoruz ki, Allah’ın yardımı müminlerle beraberdir ve zafer inananlarındır. Vatanımıza göz diken, milletimize ve ümmet-i Muhammed’e düşmanlık besleyen, Filistin’de bebek, kadın, yaşlı demeden masumları katleden işgalci zalimlere gelince, onlar, mutlaka kaybedeceklerdir. Rabbimizin vaadi gayet açıktır:

  “De ki: Hak geldi bâtıl yok oldu. Zira bâtıl yok olmaya mahkûmdur.”

Bu vesileyle bütün şehitlerimize Yüce Rabbimden rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, ailelerine sabr-ı cemil diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun. Cenab-ı Hak, kahraman ordumuzu ve güvenlik güçlerimizi, huzur ve emniyetimizi sağlamak için verdikleri mücadelede muvaffak eylesin. Birliğimizi, kardeşliğimizi ve muhabbetimizi daim kılsın. Âmin. Bu kısa metnin yazımında, Diyanet’in 2 hutbesinden kısmen yararlanılmıştır.)”

Müslüman gibi yaşamalı. Bu Müslümanım demekle, olmaz. Müslümanım demekle başlar. İslam dinini bilinçle yaşamalı. Samimiyetle yaşamalı. Ezan ile kamet arasında dua etmeli. Dua etmeye hazır olmalı. Hem dua edip, hem de küfrü yaşamamalı. Ezan namaza çağırır. Kurtuluşa çağırır. Namazsız olmaz. Ezan okunurken, sizde ezanı tekrar ediniz. Anlamını bilerek, tekrar ediniz. Anlamını bilmeden, yapmamaya çalışınız. Türkçe olsun, diyen, bozguncu, düşman atıklarına inanmayınız. Kur’ân ayetleri pek çok anlama gelmektedir. Arapça, çok anlamlı bir dildir. Bir sözcüğü 10 taneden fazla anlama gelebilmektedir. Allah’ın kast ettiği hangi sözcük, anlamdır, kesin olarak bilemiyoruz. Türkçede de çok anlamlı sözcükler bulunmaktadır.

İbadetleri, Kur’an’da emredilen, Peygamberimizin yaptığı şekilde, sadece Allah cc. Rızası- hoşnutluğu için yapınız. Gösteriş ve çıkar için ibadet yapılmaz. Günah işleyerek de ibadet olmaz. Saf, katışıksız, arı, duru, samimi olmak gerekir. Bugün İslam adına pek çok ibadet yanlış yapılmaktadır. Diğer yanlış inanışlardan etkilenmektedirler. Bu tarikat ve cemaatlerde, hak olmayan inanışlarda daha çok olmaktadır.

Gösteriş ve övünme amaçlı ibadette olmaz. Kur’ân ve sünnette olmayanlar, ibadet olmaz.

Bugün Kur’ân ve sünnette bulamadıkları bazı düşünceleri, eylemleri; Yahudilikte ve Hristiyanlıkta ve diğer felsefi inanışlarda bulup; bozuk şekli ile İslam dinine sokmaktadırlar. Bunları tarikatlarda, cemaatlerde, diğer bozuk felsefi inanışlarda çokça görüyoruz. Bunlar İslam değildir. Küfürdür, batıldır, bidattir, günahtır, sapkınlıktır.

İslam imanlı ve hak istikametli olmalı.

Tevhit ve vahdet inanışlı olmalı.

Kur’an ve peygamber sas. Merkezli hareket etmeli.

Her halimizle İslam dinini, ilmi, irfanı, hikmeti, feyizli yaşamalı.

İlahi mesajı ve ilmi, irfanı taşıyarak; geleceğe yön vermeli.

İmanla, İslam’la, ilmi yaşamalı.

Edep, adap, güzel ahlak ile hayâlı şekilde yaşamalı.

Ölüm gelinceye kadar İslam dinini eksiksiz yaşamaya devam etmeli.

Harama, günaha düşmemeli.

İstikamet; İslam dinini, ilimle, bilinçli şekilde harfiyen yaşamak olmalı.

İslam dininden bir milimetre sapan; batıla, küfre düşer. Bilinçli kişiler; batıla, küfre düşmemeye çalışır.

Gerçek, dürüst Müslümanlar, hiçbir varlığa zarar- ziyan vermez. Kul hakkına girmez. Vatana, millete, devlete, insanlara, hayvanlara, bitkilere, doğaya, çevreye asla zarar vermez. Her verilen zararın kul hakkı olduğunu bilir. Kul hakkına girenler, cennete girmez, gidemez. Allah’ın hakkını da eksiksiz ödemeli. Cennetin bir bedeli vardır. Bedelsiz nimet, bereket olmaz. Hak ve hakikatten ayrılıp, sapkınlara aldanıp, kanmamalı. Allah’ı ve Peygamberini sas. Dinlemeli. Böyle yaparsak, asla zarar- ziyan görenlerden olmayız.