Eğitim ve öğretimde toptan kaliteyi, verimi, doğruluğu, gerçekliği, dini- imanı, bilimi, sanatı, tekniği, çağa uygun teknolojiyi yakalamak için, müfredat ilmi hazırlanmalı.
Öğretmenler yetkin, etkin, çalışkan, bilime ve dine meraklı olmalı.
Eğitim- öğretimde kaynaşma eğitimi yapılmamalı. Öğrenciler zekâ ve anlama yeteneklerine göre sınıflara ayrılmalı. Zekâ düzeyi yüksek olanla, düşük olanlar, aynı sınıfta eğitim- öğretim görmemeli. Zira ders konularını öğrencilerin %80’e varan kısmı yeterince anlamamaktadır. Öğretmende anlatım düzeyini düşürerek, konuları anlatmaya çalışmalıdır.
Bir de yaramaz, agresif, anormal, dengesiz, ölçüsüz öğrenciler, sınıfta ders ortamında huzuru bozmaktadır. Dur demekten, etme, yapma demekten anlamamaktadır. Bu öğrencilerin velileri de; dengesiz, ölçüsüz, anlayışsız olduğundan, çözüm bulunamamaktadır. Bu tip öğrencileri de normal sınıflara almamalı.
Günümüzde velilerin bazıları da, öğretmenlere rahat, huzur vermemektedir. Velilerle en az ayda bir toplantı yaparak; eğitme, okula rahat verme, öğretmeni rahatsız etmeme, öğrencisine yardımcı olma kursları yapılmalıdır.
Bir gün 24 saattir. Okullarımız sadece en çok 8 saat açık kalmaktadır. Diğer saatlerde kapalı durumdadır. Oysa diğer saatlerde de, her türlü eğitim- öğretim, kurslar yapılabilir. Milleti toptan eğitmeden, öğrenciyi ideal ölçüde yetiştirmek mümkün değildir.
Bugün ders kitapları; bilim, teknik, teknoloji gelişiminden bazı konularda uzaktır. Hala kan gruplarının birbirine kan verebileceği yazılmaktadır. Oysa bu durum geçmişte kalmıştır. Hala kurbağanın, arının, sineğin anatomik yapısı öğretilmektedir. Oysa öğrenciyi hayata hazırlamak için zaman ayırmak gerekir. Çocuk yeterinde hayata- yaşama hazırlanmadığından; suç işleyip, hayatı zindana dönüşmektedir.
Bugün devletimiz, milletimiz, vatanımız kötü yetiştirilmiş insanlar yüzünden çok zorluk, güçlük, çekmektedir. Çok değerini yitirmektedir.
Devlet sadece okuldaki eğitim- öğretimi iyi düzenlemekle kalmamalıdır. Kültür politikaları düzgün olmalı. Basın, yayın, medya, sosyal medya da yararlı şekile getirilmeli. Yabancıların halkımız bozmasına fırsat, olanak verilmemesi için gerekli önlemler alınmalı. Halk doğruları, gerçekleri öğrenmek yerine, yalanı, yanlışı öğrenmeyi daha çok tercih etmektedir. Nefsine, işine, kolayına gelmektedir. Halkı kötüler daha çok, daha kolay istismar etmektedir. Nefsine uygun kullandığı söylemlerle aldatılmakta, kandırılmakta, kötülükte kullanılmaktadır.
Eğitimin- öğretimin amacı, gayesi; insanları hayata- yaşama hazırlamak olmalı. İki alemde, dünya ve ahirette; huzurlu, mutlu, rahat, kolay, başarılı, dertsiz, belasız, musibetsiz, iyi, güzel, yararlı, hayırlı olacak şekilde insan yetiştirilmeli.
Bugün bu ülkemizde ve dünyada pek başarılamamaktadır.
Öğrencilere, okul öncesi 1 yıl Ana Okulu, 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise, 2- 4- 5 yıl üniversite okutulmaktadır. Üniversiteyi bitirenler, iş bulamadıklarından, da daha iyi olmak amacıyla yüksek Lisans yapmaktadır. Ama yine iş bulmada zorluk çekmektedir. Çünkü okuduğu yüksek okul, hayat ile bağdaşmamaktadır. Hayatta kullanılacak, iş sahası olmamaktadır. Başka işlerde de bedeni eğitimli olmadığından, boşta kalmaktadır. Başka bir olumsuzlukta çalışma azmi, çalışma gayesi, çalışma isteği, hevesi olmamaktadır. Sokaklarda boş gezmektedir. Kahvelerde, kafelerde, eğlence yerlerinde, dinlence ortamında zaman öldürmektedir. Anne ve babasından para alarak yaşamayı seçmektedir. Zararlı, kötü alışkanlıklar edinenler, anne ve babasından zorla, baskı ile döverek, para almaktadır. Bazı durumlarda cinayette işlenmektedir! Kumar, içki, uyuşturucu, dolandırıcılık, hırsızlık, gasp, internet üzerinden dolandırma, aldatma, çalma gibi pek çok suç işlenmektedir. Ülkemizde 415 bin kişi cezaevlerinde bulunmaktadır. Bunun yarısı bağımlılık madde- uyuşturucu satmaktan yatmaktadır. İnsanları zehirlemektedirler. Bu nasıl bir eğitim- öğretim programı, işlevi anlamakta zorluk çekiyorum. Yazık emeklere, paralara, ömre diyelim.
Ben 1975- 1976 eğitim- öğretim yılı sonunda Rize Lisesi 6 fen E sınıfından mezun oldum. İstanbul’da üniversiteye giriş sınavına girdim. Ama istediğim fakülteye girmek için yeterli puan alamadım. Boşta kaldım. O zaman benim sınava hazırlanmak için dershanelere gitme olanağımız da yoktur. Çünkü büyük şehirlerde dershane vardı. O zaman genel Yetenek denilen konuda çok soru soruluyordu. Ama okulda böyle bir ders konusu, öğretimi yoktu. Boşta kaldım. Memur olacak beceriye de sahip değildim. Zira muhasebe, daktilo ile yazma gibi konularda hiç eğitimimiz yoktu.
1976 yılında Rize belediyesinde sokak inşaatında bedenen çalışmaya başladım. Ama köyden şehire gidip- gelmeye verilen asgari ücret yetmedi. Yanı minibüs parası, karpuz ekmek ya da üzüm ekmek yemeye verilen ücret yetmedi. 8 gün çalıştım, işi bıraktım.
1977 yılı yaz ayında Kendirli Beldesindeki, Çay- Kur çay Fabrikasına girmek için başvurdum. Yeni açılan fabrikanın memur sınavına girdim. Tüm soruları doğru yapmama rağmen, 25 puan olan yazı güzelliğinden, 2 puan verilerek, elendim. Yanı torpil yapıldı. Memur sınavında elenince, fabrikaya işçi olarak 1977- 1978 yıllarında yaz döneminde geçici işçi olarak çalıştım. 1977 yılında 120 gün, 1978 yılında 160 gün çalıştım. Hem de 30 km. uzaklıktaki, Rize – Gündoğdu beldesindeki Rize Eğitim Enstitüsünde eğitime, okula devam ettim. Fabrikada 3 vardiya şeklinde çalışıyorduk.
Mezun olduktan sonra araba tamircisi olmak istedim. Ama 5- 6 yılda ancak usta olursun, denilince, bu isteğimden vazgeçtim.
Oysa Ticaret Lisesi ve Yapı Sanat Lisesi, Meslek ve Teknik Lise mezunları o zaman olduğu gibi bu zamanda daha avantajlıdır. Gelişen bir ülkede bunlar daha kolay iş bulurlar.
1976 yılında üniversite sınavlarına 650 bin kişi girdi. 32 bin kişi yüksekokullara girebildi. Yanı lise mezunların %5’i yüksekokula girebildi. Oysa bugün %95’i girebilmektedir. Ama yine meslek öğrenmeyenler boşta kalmaktadır. Zira devletin %5 memura ihtiyacı var. Ama %95 meslek sahibine ihtiyaç vardır.
Meslek, zanaat, teknik ve teknolojik uzmanlar ülkemizde ve yurt dışında her zaman iş bulabilirler. Ama sadece bilgi öğrenenler, bu olanaklardan her zaman yoksundurlar. Çünkü çok kişi kendileri gibi sadece bilgiye sahiptir. Yetenek ve beceriden, meslekten yoksundur.
Şu anda ülkemiz yurt dışından teknik eleman, işçi almaktadır. Hem de tüm ihtiyaçlarını; yeme, içme, barınma, özel sigortasını ödemektedir. Bizdekilerde memur, amir, müdür, başkan olmayı beklemektedir!
Bugün 08.09.2025 günüdür. 2025- 2026 eğitim- öğretim yılı başladı. Tüm öğretmenlerimize, öğrencilerimize, velilerle, milletimize başarılar, hayırlar diliyorum.