Bir gün kalkarsın, omuzların ağır,
Dünya yine kendi telaşında…
Sen de onun ardında nefes nefese,
Koşar gibi, kaçarken yakalanmış gibi.

Bir ev istersin olur,
Sonra daha iyisine gözün kayar.
Bir huzur ararsın bulursun,
Ertesi gün yeni bir gürültü kopar.

Dünya çarşıdır, fiyatı değişir;
Bugün ucuz olan yarın pahalı.
Gönül çelendir, insanı bekletir,
Elinde tuttuğunu dahi çalar zamanı.

Butün dertler üst üste yığılır,
Taş taş üstüne bina gibi.
En tepedeki taş sallanır durur,
“Koy bir taş daha” der dünyevi hırs, bitsin diye…

Oysa yorulur insan,
Dönmek ister kendine, içindeki duru sese.
Bir kuş gibi hafiflemek,
Bir ağaç gibi kök salmadan yaşamak ister bazen.

Derdi dünya olanın derdi bitmez,
Çünkü dünya akan bir ırmak;
Sen ne kadar su içer’sen iç,
Irmak yine akmaya devam eder ardında.

Ve bir gün anlarsın;
Gönül genişlerse dünya geniş,
Gönül daralırsa oda bile dar.
Huzur içeride, dert dışarıda dururken,
İnsan neden dışarıyı içeri alır, bilinmez.

Ama yine de umut vardır:
Güneş her sabah doğmayı bilir.
Dert her gece sızlar ama sabah söner,
Yeter ki gönlün kendi ışığını unutmasın.